Thor cesede yaklastikça dizleri güçsüzlesiyordu; tasin üstünde diz çöktü, çoktan sogumus cesedi omzundan tuttu ve çevirdi.
Gögsüne bir biçak saplanmis eski kral MacGil gözleri açik bir sekilde önünde yatiyordu. Biçak tasa saplanmis gibi gögsünde duruyordu.
Thor kafasini çevirdi ve kralin yaverini gördü. Elinde kralin ziyafette kullandigi altindan yapilmis ve yakut ve safirlerle bezenmis kadeh vardi. Gözleri Thor’un üzerindeyken uzanip kadehi tavasça kralin gögsüne döktü. Sarap Thor’un suratina siçradi.
Thor tiz bir çiglik duydu ve tekrar krala baktiginda kartali Ephistopheles’in kralin omzuna tünemis oldugunu gördü; yanagindaki sarabi yaliyordu.
Thor bir ses duyup arkasini döndügünde Argon’u gördü. Etrafini keskin bakislarla süzüyordu. Bir eliyle parlak taci tutuyordu, digeriyle de asasini.
Argon yaklasti ve taci Thor’un basina yerlestirdi. Thor agirligini, metal bezemelerinin sakaklarindaki baskisini ve tacin basina rahatça yerlestigini hissedebiliyordu.
“Artik Kral sesin,” dedi Argon.
Thor gözlerini kirpistirdi ve gözlerini açtiginda Lejyon’un ve Gümüsler’in bütün üyelerini, yüzlerce adam ve çocugun odanin içinde oldugunu gördü. Herkes ona bakiyordu. Ayni anda diz çöktüler ve selam verdiler. Yüzleri yere bakiyordu.
Topluca “Kralimiz,” diye bagirdilar.
Thor siçrayarak uyandi. Nefes nefese gözlerini açti ve etrafina bakti. Içerisi karanlik ve nemliydi ve sirtini duvara vermis tas zeminde oturuyordu. Gözlerini kisti ve ilerideki demir parmakliklari, onlarin da arkasinda titresen mesale atesini gördü. Sonra hatirladi: Zindan. Ziyafetten sonra buraya atilmisti.
Suratina yumruk atan muhafiz aklina geldi ve simdiye kadar çikmis oldugunu düsündü. Ne zamandir yalniz oldugunu bilmiyordu. Kabusun etkisinden kurtulmaya çalisiyordu. Hepsi gerçek gibiydi. Kralin ölmemis, bunlarin hiç yasanmamis olmasini diledi. Aklina kralin gögsüne saplanmis hançerin görüntüsü geldi. Thor gerçekten bir sey görmüs müydü? Yoksa hepsi hayal ürünü müydü?
Thor birisinin ayaginin tabanina vurdugunu hissetti ve kafasini kaldirdiginda birisinin ona bakiyor oldugunu gördü.
“Uyanma zamanin geldi. Saatlerdir seni bekliyorum.”
Los isikta Thor bu kisinin kendi yaslarinda bir genç çocugun suratina sahip oldugunu gördü. Ince, kisa, göçük yanakli ve cildi çiçek bozuguydu. Yine de yesil gözlerinin ardinda nezaket ve zeka vardi.
“Benim adim Merek,” dedi. “Hücre arkadasinim. Sen ne yaptin da buraya geldin?”
Thor dogruldu ve kendine gelmeye çalisti. Sirtini duvara yasladi, eliyle saçini taradi ve parçalari birlestirerek her seyi hatirlamaya çalisti.
“Krali öldürmeye çalistigini söylüyorlar.”
“Bunu gerçekten denedi ve eger bu parmakliklarin ardina çikarsa onu paramparça edecegiz,” dedi bir ses.
Teneke kupalar metal parmakliklara çarpmaya ve yük
sek bir ses çikmaya basladi. Thor koridora baktiginda koridordaki bütün hücrelerden yüzleri taslasmis mahkumlarin baslarini parmakliklardan çikarip ona sinirli bir sekilde baktiklarini gördü. Çogu trassizdi ve disleri eksikti. Bazilari sanki senelerdir oradaymis gibi duruyordu. Bu berbat bir görüntüydü ve Thor kendisini kafasini çevirmeye zorladi. Gerçekten burada miydi? Bu insanlarla sonsuza kadar burada kisili mi kalacakti?
“Onlari kafana takma,” dedi Merek. “Bu hücrede sadece sen ve ben variz. Içeri giremezler. Krali zehirlemeye çalismissin falan, benim hiç umurumda degil. Elimde olsa onu ben zehirlerim.”
“Ben Krali zehirlemedim,” dedi Thor öfkeli bir sekilde. “Kimseyi zehirlemedim. Onu kurtarmaya çalisiyordum. Tek yaptigim kadehini elinden düsürtmekti.”
“Peki kadehte zehir oldugunu nereden biliyordun?” diye bir ses geldi koridordan. “Herhalde sihirle?”
Koridorun her tarafindan alayci kahkahalar yükseldi.
“Psisik güçleri var,” diye bagirdi biri alay ederek.
Digerleri de güldü.
“Hayir, tahmini dogru çikti!” diye haykirdi bir tanesi. Herkes Thor’la egleniyordu.
Thor suçlamalar karsisinda gücendi ve öfkelendi. Hepsine hadlerini bildirmek istiyordu. Ama bunun bir zaman kaybi olacagini biliyordu. Ayrica kendisini bu suçlulara karsi savunmak zorunda degildi. Merek onu digerleri kadar süpheci olmayan bir sekilde inceledi. Bir sey düsünüyormus gibi bir hali vardi.
“Sana inaniyorum,” dedi sessizce.
“Gerçekten mi?” diye sordu Thor.
Merek omzunu silkti.
“Sonuçta gerçekten Krali zehirleyeceksen bunu ona söyleyecek kadar aptal olamazsin.”
Merek arkasini döndü ve uzaklasti. Hücrenin diger ucuna gidip sirtini duvara verdi ve surati Thor’a dönük bir sekilde oturdu.
Simdi de Thor meraklanmisti.
“Peki sen neden buradasin?” diye sordu.
“Ben bir hirsizim,” diye cevap verdi Merek. Sanki bundan gurur duyuyormus gibiydi.
Thor afalladi; daha önce hiç gerçek bir hirsiz görmemisti. Thor bir sey çalmayi hiç aklina bile getirmemisti ve bazilarinin bunu yapabilmesi onu çok sasirtiyordu.
“Neden hirsizlik yapiyorsun?” diye sordu Thor.
Merek omzunu silkti.
“Ailemin yiyecek yemegi yok. Yemek yemeleri gerekiyor. Benim de ne bir egitimim var ne de herhangi bir becerim. Tek bildigim sey hirsizlik. Büyük çapli seyler yapmiyorum. Genelde sadece yemek çaliyorum. Yillardir yaptigim yanima kar kaliyordu. Sonra yakalandim. Aslinda bu üçüncü kez yakalanisim. Üçüncü kez en fenasidir.”
“Neden?” diye sordu Thor.
Merek sessizce basini iki yana salladi. Thor gözlerinin yaslarla doldugunu görebiliyordu.
“Kralin kanunu kesindir. Istisnalar yapilmaz. Üçüncü seferde elini keserler.”
Thor dehsete düsmüstü. Merek’in ellerine bakti; ikisi de yerindeydi.
“Beni almaya daha gelmediler,” dedi Merek. “Ama gelecekler.”
Thor kendini berbat hissetti. Merek sanki utanmis gibi kafasini çevirdi. Thor da aynisini yapti. Bunu düsünmek istemiyordu.
Thor bas agrisina ragmen düsüncelerini düzenlemeye çalisiyordu. Basini ellerinin arasina aldi. Son bir kaç gün rüzgar gibi geçmisti; bu kadar kisa zamanda bu kadar çok seyin olduguna inanamiyordu. Bir açidan basari kazanmis ve hakli çikmis oldugunu hissediyordu; gelecegi, MacGil’in zehirlendigini görmüs ve onu kurtarmisti. Belki de kader her seye ragmen degistirilebiliyordu, yazgi bükülebiliyordu. Thor kendisiyle gurur duydu; krali kurtarmisti.
Diger yandan ismi lekelenmisti ve bu konuda bir sey yapamayacagi bir halde zindandaydi. Lejyon’a katilma sansi dahil bütün umutlari ve hayalleri sarsilmisti. Artik hayatinin sonuna kadar burada kalmak zorunda olmamasi bir sans olurdu. Thor’u bir baba gibi bagrina basan MacGil’in onun kendisini öldürmeye çalistigini düsünmesi aci vericiydi. MacGil onun sahip oldugu tek gerçek babaydi. En iyi arkadasi Reese’in onun babasini öldürmeye çalistigini düsünmesi aci vericiydi. Daha da kötüsü, Gwendolyn de böyle düsünüyor olabilirdi. Son karsilasmalarini düsündü. Kiz onun genelevleri ziyaret ettigini söylediginde hayatindaki her güzel seyin elinden alindigini düsünmüstü. Bütün bunlarin neden onun basina geldigini merak ediyordu. Sonuçta sadece iyilik yapmak istemisti.
Thor basina ne gelecegini bilmiyordu; umurunda da degildi. Simdi tek yapmak istedigi insanlarin onun krala zarar vermek istemedigini ögrenmesi ve böylece ismini temizlemekti; içten gelen bir gücü oldugunu ve gelecegi gördügünü bilmelerini istiyordu. Basina ne gelecegini bilmiyordu ama bir seyden emindi: Bir sekilde buradan çikmaliydi..
Thor bunlari düsünürken tas koridorlarda ayak sesleri duydu. Agir botlar giymis birileri geliyordu; anahtarlarin singirtisini duydu ve kisa bir süre sonra koridorda iri yari bir gardiyan gördü. Thor’u buraya sürükleyip suratina vu-ran adam buydu. Onu görünce Thor yanaginin sizladigini duyumsadi ve ilk defa bu yumrugun fiziksel etkisini hissettiginin farkina vardi.
Gardiyan “bak bak, bu bizim Krali öldürmeye çalisan afacan degil mi,” deyip ona bakti. Demir anahtari kilide sokup çevirdi. Anahtar kilidin içinde bir kaç kez döndü. Sonra gardiyan uzandi ve hücrenin kapisini açti. Bir elinde kelepçe ve belinde de küçük bir balta vardi.
“Sen de zamani gelince göreceksin,” dedi Thor’a ve Merek’e döndü. “Ama simdi senin siran seni küçük hirsiz. Üçüncü kez,” dedi ve sinsice güldü, “istisna yok.”
Birden Merek’e dogru atildi ve onu sikica kavradi. Merek’in bir kolunu arkaya kivirdi ve kelepçeyi takti. Diger ucunu da duvardaki bir kancaya geçirdi. Merek bagiriyor ve kelepçeye asiliyordu. Kurtulmaya çalisiyordu ama nafile. Gardiyan arkasina geçip onu tuttu. Merek’in bostaki elini alip tastaki bir çikintiya koydu.
“Bu sana hirsizlik yapmamayi ögretir,” dedi.
Baltasini çikardi ve basinin üzerine kadar kaldirdi. Agzi bir karis açikti ve pis pis güldükçe çirkin disleri görülüyordu.
Merek “HAYIR!” diye bagirdi.
Thor dehsete düsmüs, gardiyanin baltasini Merek’in bilegine dogrultmasina kilitlenmisti. Thor anlar içinde bu zavalli çocugun elini sonsuza kadar kaybedeceginin farkina vardi. Yaptigi sadece ailesine yemek bulmak için yaptigi minik hirsizliklardi. Bu durumun adaletsizligi içini yakti ve buna izin veremeyecegini biliyordu. Bu adil degildi.
Thor bütün vücudunun isindigini hissetti. Sonra içinde ayaklarindan baslayip avuç içlerine kadar akan bir yanma hissetti. Ne oldugunu bilmiyordu ama zamanin yavasladigini ve adamdan daha hizli hareket ettigini hissetti. Adamin baltasi havada asiliydi. Thor avucunda bir enerji topunun yandigini hissetti ve arkasina yaslanip bunu gardiyana firlatti.
Avuç içinden firlayan sari bir topun havada uçarak karanlikta bir iz birakmasini ve dogruca gardiyanin suratina çarpmasini hayretle izledi. Kafasina sert bir sekilde çarpmisti ve gardiyan baltasini düsürüp odanin duvarina çarpti. Yere yigilmisti. Thor Merek’i baltanin bilegini koparmasina ramak kala kurtarmisti.
Merek gözlerini fal tasi gibi açmis Thor’a bakiyordu.
Gardiyan basini sallayip kendine gelmeye çalisti. Ayaga kalkip Thor’a yönelmeye baslamisti. Ama Thor içinde gücün yandigini hissetti ve gardiyan ayaga kalkip karsisina dikildiginde Thor ileri atildi, havaya zipladi ve gögsüne tekme atti. Daha önce farkinda olmadigi bir gücün damarlarinda aktigini hissediyordu. Adam uçarak duvara çarpmisti ve bir kirilma sesi gelmisti. Bu sefer baygin bir sekilde yerde yatiyordu.
Merek sok olmustu. Thor ne yapmasi gerektigini biliyordu. Baltayi aldi ve gidip Merek’in kelepçesini kirmaya basladi. Kelepçenin bagi çözülürken büyük bir kivilcim olusmustu. Merek suratini korudu ve tekrar kafasini çevirip ayaginin dibinde kelepçeyi gördügünde artik özgür oldugunu fark etti.
Agzi açik bir sekilde Thor’a bakiyordu.
“Sana nasil tesekkür edecegimi bilmiyorum,” dedi Merek.
“O her ne idiyse onu nasil yaptigini, ya da senin kim ya da ne oldugunu bilmiyorum ama hayatimi kurtardin. Sana borçlandim. Ben sözümün eriyimdir.”
“Bana borçlu falan degilsin,” dedi Thor.
“Hayir,” dedi Merek ve uzanip Thor’un kolunun ön kismini tuttu. “Artik kardesimsin. Ve sana borcumu ödeyecegim. Bir sekilde. Bir gün.”
Bunlari dedikten sonra Merek açik hücre kapisindan aceleyle çikti ve koridor boyunca kostu. Bu sirada diger mahkumlar bagiriyorlardi.
Thor baygin gardiyana ve açik hücre kapisina bakti. Kendisinin de gitmesi gerektigini biliyordu. Mahkumlarin bagirislari gitgide çogaliyordu.
Kapidan çikti ve sagina soluna bakip Merek’in aksi yönüne gitmeye karar verdi. Sonuçta ikisini birden yakalayamazlardi.
Üçüncü Bölüm
Thor Kral’in Sarayinin sokaklari boyunca kostu. Gece olmustu ve etrafindaki karmasikliga inanamiyordu. Sokaklar her zaman oldugundan daha kalabalikti. Insanlar tedirgin ve heyecanli bir sekilde sokaklarda dolasiyorlardi. Çogunun elinde geceyi aydinlatan ve suratlara gölge vuran mesaleler vardi ve sarayin çanlari susmak bilmiyordu. Dakikada bir çalan, derinden gelen bir sesti ve Thor bunun ne anlama geldigini biliyordu: Ölüm. Ölüm çanlari. Ve bu gece krallikta çanlar tek bir kisi için çaliniyor olabilirdi: Kral için.
Thor bunu düsünürken heyecandan kalbi çarpiyordu. Rüyasindaki hançer gözlerinin önüne geldi. Dogru muydu?
Emin olmak zorundaydi. Yoldan geçenlerden bir tanesini, aksi yöne kosan bir çocugu tuttu.
“Nereye gidiyorsun?” dedi Thor emir verirmisçesine. “Bütün bu kalabalik da neyin nesi?
“Duymadin mi?” diye bagirdi çocuk, delirmis gibiydi. “Kralimiz ölüyor. Biçaklanmis. Kral’in Kapisi önünde olusmaya baslayan kalabalik bir seyler ögrenmek istiyorlar. Eger bu dogruysa, hepimiz için çok kötü bir haber. Düsünebiliyor musun? Kralsiz bir toprak?”
Bunlari dedikten sonra Thor’un elini itip gecenin karanligina dogru kosmaya devam etti.
Thor kalbi hizla çarpar bir sekilde orada durdu ve etrafindaki gerçekligi kabullenmek istemedi. Zar zor inanabiliyordu. Rüyalari, önsezileri; hayal görmüyordu. Gelecegi görmüstü. Iki kere. Bu onu korkuttu. Güçleri bilincinde oldugundan çok daha derindi ve her geçen gün artiyormusa benziyordu. Bu isin sonu nereye varacakti?
Thor durmus simdi nereye gidecegini düsünüyordu. Kaçmisti ama simdi ne yapacagi konusunda bir fikri yoktu. Kisa bir zaman içinde kraliyet muhafizlari -ve büyük ihtimalle bütün Kral Divani’nin askerleri- pesine düseceklerdi. Thor’un kaçmis olmasi onu daha fazla suçlu olarak gösterecekti. Ama Thor hapisteyken MacGil’in biçaklanmis olmasi; bu onu aklamaz miydi? Yoksa komplonun bir parçasi gibi görünmesine mi neden olurdu?
Thor risk alamazdi. Belli ki krallik mantikli argümanlar dinleyecek durumda degildi; etrafindaki herkes kan istiyormus gibiydi. Günah keçisi olarak da büyük ihtimalle o seçilecekti. Firtina dinip adi temize çikana kadar siginacak bir yere ihtiyaci vardi. Bildigi en güvenli yer uzaktaydi. Kaçip köyünde saklanmaliydi ya da belki de daha uzaga gitmeliydi. Gidebildigi kadar uzaga...
Ama Thor en güvenli yolu kullanmak istemedi; bu onun tarzi degildi. Burada kalip ismini aklamak ve Lejyon’daki konumunu korumak istiyordu. O bir korkak degildi ve kaçmiyordu. Hepsinden önemlisi de hala hayattaysa ölmeden önce MacGil’i görmek istiyordu. Onu görmesi gerekiyordu. Suikasti durduramadigi için kendini suçlu hissetti. Eger engelleyemeyecekse neden kralin ölümünü görmeyle lanetlenmisti ki? Ve neden as-linda biçaklanmis olmasina ragmen zehirlendigini görmüstü?
Thor durmus bunlari düsünürken aklina Reese geldi. Onu yetkililere teslim etmeyecek güvenebilecegi tek kisi Reese’di. Hatta belki kendisine siginacak bir yer bile ayarlayabilirdi. Reese’in ona inanacagina ve güvenecegini sezdi. Thor’un MacGil’i bir baba gibi sevdigini biliyordu ve Thor’un adini aklama ihtimali olan biri vardiysa bu Reese’ti. Onu bulmaliydi.
Thor arka sokaklarda kosmaya basladi. Kral’in Kapisi’ndan uzaklasiyor ve saraya yaklasiyordu. Reese’in odasinin nerede oldugunu biliyordu –sarayin sehrin dis duvarina yakin olan kanadindaydi- ve odasinda olmasini umdu. Eger odasindaysa bir sekilde dikkatini çekebilir ve Thor’un içeri girmesine yardim edebilirdi. Thor’un içinde sokaklarda daha fazla oyalanirsa taninip yakalanacagina dair bir his vardi. Bu kalabalik onu yakalasaydi linç ederdi.
Thor sokaklari asip serin yaz gecesinde yerdeki çamurlari geçti ve sonunda dis kale duvarina ulasti. Duvara yakin durup hemen dibinden kosuyordu. Duvarin üstünde her bir kaç adimda bir bulunan askerlerin gözlerinden sakinmaya çalisiyordu.