Kardeşlerin Yemini - Морган Райс


Morgan Rice

KARDEŞLERİN YEMİNİ (FELSEFE YÜZÜĞÜ 14. KİTABI)

Morgan Rice Hakkında

Morgan Rice, USA Today’in 1 numaralı çok satan destansı on yedi Kitaplık FELSEFE YÜZÜĞÜ; on iki kitaplık (ve hala devam eden) genç yetişkin serisi 1 numaralı çok satan VAMPİR GÜNLÜKLERİ; 2 Kitaptan oluşan (ve devam eden) kıyamet sonrası gerilim, 1 numaralı çok satan KÖLETÜCCARLARI ÜÇLEMESİ; ve yeni destansı fantezi serisi KRALLAR VE BÜYÜCÜLER Kitaplarının 1 numaralı çok satan yazarıdır. Morgan’ın Kitapları hem basılı hem de sesli olarak bulunabilir ve çeviriler 25 dilde mevcuttur.

Morgan’ın yeni destansı serisi TAÇLAR VE GÖRKEM, 2016 Nisan’ında 1.kitabı olan KÖLE, SAVAŞÇI, KRALİÇE ile yayında olacak.

Morgan sizi dinlemeyi çok seviyor, dolayısıyla lütfen www.morganricebooks.com adresini ziyaret edip eposta listesine eklenin, ücretsiz bir Kitap kazanın, ücretsiz hediyeler alın, ücretsiz uygulamaları indirin, Facebook ve Twitter ile bağlanın ve irtibatta kalın!

Morgan Rice İçin Yazılan Övgülerden Bazıları

“FELSEFE YÜZÜĞÜ ani bir başarı için her şeye sahip: olay örgüsü, karşı tema, gizem, yürekli şövalyeler, kırık kalplerle dolu yeşeren aşklar, dalavere ve ihanet.Her yaştaki okuyucuya hitap ediyor ve saatlerce zihninizi meşgul tutabiliyor.  Tüm fantezi okurlarının kütüphanesinde bulunmasını tavsiye ettiğimiz bir kitap.”

--Books and Movie Reviews, Roberto Mattos

“Eğlenceli bir epik fantezi.”

—Kirkus Reviews

“Dikkate değer bir şeylerin başlangıcı burada.”

--San Francisco Book Review

“Aksiyon dolu …. Rice'ın yapıtı oldukça sağlam ve olay örgüsü merak uyandırıcı.”

--Publishers Weekly

“Sürpizlerle dolu bir fantezi …. Bu, genç yetişkin fantezi serisi olma belirtisinin sadece başlangıcı.”

--Midwest Book Review

Morgan Rice Kitapları

TAÇLAR VE GÖRKEM

KÖLE, SAVAŞÇI, KRALİÇE (Book #1)


KRALLAR VE BÜYÜCÜLER

EJDERHALARIN YÜKSELİŞİ (1. Kitap)

CESURUN YÜKSELİŞİ (2. Kitap)

ONURUN BEDELİ (3. Kitap)

BİR KAHRAMANLIK OCAĞI (4. Kitap)

GÖLGELER DİYARI (5. Kitap)

CESURUN GECESİ (6. Kitap)


FELSEFE YÜZÜĞÜ

KAHRAMANLARIN GÖREVİ (1. Kitap)

KRALLARIN YÜRÜYÜŞÜ (2. Kitap)

EJDERHALARIN KADERİ (3. Kitap)

GURUR AĞLAYIŞI (4. Kitap)

ŞEREF YEMİNİ (5. Kitap)

KAHRAMANLIK SALDIRISI (6. Kitap)

KILIÇ AYİNİ (7. Kitap)

SİLAHLARIN TESLİMİ (8. Kitap)

BÜYÜLÜ GÖKYÜZÜ (9. Kitap)

KALKAN DENİZİ (10. Kitap)

ÇELİĞİN HÜKÜMDARLIĞI (11. Kitap)

ATEŞ ÜLKESİ (12. Kitap)

KRALİÇELERİN YÖNETİMİ (13. Kitap)

KARDEŞLERİN YEMİNİ (14. Kitap)

ÖLÜLERİN DÜŞÜ (15. Kitap)

ŞOVALYELERİN MIZRAK DÖVÜŞÜ (16. Kitap)

SAVAŞIN ARMAĞANI (17. Kitap)


KÖLETÜCCARLARI ÜÇLEMESİ

ARENA 1: KÖLETÜCCARLARI (1. Kitap)

ARENA 2 (2. Kitap)


VAMPİR GÜNLÜKLERİ

DÖNÜŞÜM (1. Kitap)

SEVİLMİŞ (2. Kitap)

ALDATILMIŞ (3. Kitap)

YAZGI (4. Kitap)

ARZULANMIŞ (5. Kitap)

NİŞANLI (6. Kitap)

YEMİNLİ (7. Kitap)

BULUNMUŞ (8. Kitap)

CANLANDIRILMIŞ (9. Kitap)

GÖMÜLMÜŞ (10. Kitap)

KADER (11. Kitap)

TAKINTII (12. Kitap)


FELSEFE YÜZÜĞÜ serisini sesli kitap formatında Dinleyin!

Telif Hakkı Sahibi Morgan Rice © 2014

Tüm hakları saklıdır. Bu yayının herhangi bir bölümü, 1976 ABD Telif Hakları Kanunu ile izin verilenin dışında, yazarın önceden izni olmaksızın, hiçbir formatta ve hiçbir amaçla çoğaltılamaz, dağıtılamaz veya yayılamaz veya bir veri tabanı ya da bilgi kurtarma sisteminde saklanamaz.

Bu e-kitap sadece kişisel kullanımınız için lisanslanmıştır. Bu e-kitap başkalarına tekrar satılamaz veya verilemez. Eğer bu kitabı paylaşmak istiyorsanız lütfen paylaşmak istediğiniz kişiler için birer ek kopya satın alın. Eğer bu kitabı okuyorsanız fakat satın almadıysanız veya sadece sizin kullanımınız için satın alınmadıysa lütfen  iade edin ve bir kopya satın alın. Yazarın emeğine saygı gösterdiğiniz için teşekkür ederiz.

Bu kitap kurgusal bir eserdir. İsimler, karakterler, işletmeler, kuruluşlar, mekânlar, olaylar ve durumlar yazarın hayal ürününün eserleridir ve kurgusal amaçla kullanılmıştır. Gerçek hayattaki ölü veya yaşayan herhangi biri ile benzerlik tamamen tesadüfîdir.

Kapaktaki Telifli Razzoom Game resmi Shutterstock.com lisansıyla kullanılmıştır.


BİRİNCİ BÖLÜM

Darius elindeki kanlı hançere ve sonra ayaklarının dibinde cansız duran İmparatorluk kumandanına baktı, bunu nasıl yaptığına anlam veremedi. Dünyası, önündeki ufukta beliren, İmparatorluk donanmasından zertalarına binmiş yüzlerce kanlı canlı adamın;  gerçek zırhlara, gerçek silahlara sahip savaşçıların şok olmuş yüzlerini görünce yavaşladı. Bu adamlar yenilgi nedir bilmezlerdi.

Darius, arkasında kadın ve erkeklerden oluşan grubun çelik silahlara ve zırhlara sahip olmayan sadece bir kaç yüz köylüden oluştuğunu biliyordu. Ona teslim olması, sorumluluğu kabul etmesi için yalvarıyorlardı. Kazanamayacakları bir savaşın çıkmasını istemiyorlardı, ölmek istemiyorlardı. Darius onlara uymak istedi.

Fakat ruhunun derinliklerinde bunu yapamayacağını biliyordu. Elleri kontrolünden çıkmıştı, ruhu başına buyruk kalmıştı ve denese bile bunları kontrol edemezdi. Bu içindeki en deriniydi, tüm hayatı boyunca baskıladığı, ölmekte olan bir adamın suya kandığı gibi özgürlüğe susamış yanıydı.

Darius insanların yüzlerine bakarken hiç bu kadar yalnız ama bir o kadar da özgür hissetmemişti, dünyası dönüyordu. Sanki bedeninin dışına çıkmış, kendine dışarıdan bakıyordu. O derece gerçek üstüydü.  Bunun bir mihenk taşı olduğunun farkındaydı. Bu anın her şeyi değiştireceğini biliyordu.

Fakat Darius pişman değildi. Cansız İmparatorluk askerine, Loti'nin ve tüm hepsinin canını alabilecek ve  onları sakatlayabilecek bu adama baktı ve bunun adil olduğunu hissetti. Ayrıca cesaretlenmişti. Neticede bir İmparatorluk askeri ölmüştü. Bu diğerlerinin de ölebileceği anlamına geliyordu.  En sağlam zırhları, en güçlü silahları kuşanmış olsalar da her hangi bir adam gibi kanları akıyordu, yenilmez değillerdi.

Darius içinde bir güç dalgası hissetti ve daha kimse bir şey yapamadan hemen harekete geçerek öne atıldı. Bir kaç adım ötede kumandanlarına eşlik eden İmparatorluk subaylarından oluşan maiyeti dehşetle orada duruyordu, belli ki teslimiyetten başka bir şey hele ki kumandanlarına saldırılmasını kesinlikle beklemiyorlardı.

Darius şaşkınlıklarından faydalandı. Öne atılarak belinden hançerini çekti ve birinin boğazını yardı ardından aynı hızla dönüp bir diğerini hakladı.

İkisi, bunun başlarına geldiğine sanki inanmıyormuşçasına gözlerini fal taşı gibi açarak ona diktiler, dizlerinin üstüne çökerken ağızlarından kan fışkırıyordu; sonra can vererek yere düştüler.

Darius kendini en kötüsüne hazırladı; cesur hamlesiyle saldırıya açık hale gelmişti ve subaylardan biri öne atılarak çelik kılıcını kafasına nişan alıp havayı yardı. Darius o anda bu hamleyi engelleyecek bir zırhı, kalkanı, kılıcı ya da her hangi bir şeyi olmasını isterdi. Ama yoktu. Saldırıya açık haldeydi ve şimdi bunun bedelini ödeyeceğini biliyordu. En azından özgür bir adam olarak ölecekti.

Aniden havayı bölen ani bir çınlama sesi duyunca Darius döndü ve Raj'ın yanı başında durup kendi kılıcıyla darbeyi engellediğini gördü. Darius bir bakışıyla, Raj'ın cansız askerin kılıcını aldığını, öne atılıp son anda onu koruduğunu fark etti.

Havayı bir başka kılıç sesi doldurunca Darius kendine doğru gelen diğer bir hamleyi bu sefer Desmond'ın engellediğini gördü. Raj ve Desmond öne atılarak, savunma yapmalarını beklemeyen saldırganlarına karşılık verdiler. Ruhları ele geçirilmiş adamlar gibi kılıç savuruyor, onları püskürtürlerken silahları düşmanlarını karşılıyor ve kıvılcımlar çıkarıyordu. Adamların her birine İmparatorluk askerleri tam olarak savunmaya geçemeden ölümcül  darbeler savuruyorlardı.

İki asker düştü, ölmüşlerdi.

Darius kardeşlerine karşı minnet duydu, burada yanı başında dövüştükleri için sevinçliydi. Orduyla artık tek başına yüzleşmeyecekti.

Darius uzanıp kumandanın cansız bedeninde duran kılıç ve zırhı kaparak Desmond ve Raj'a katıldı ve birlikte maiyetinde kalan altı subaya saldırmak için öne atıldılar. Darius kılıcı yukarı kaldırırken ağırlığının keyfini çıkarıyordu. Gerçek bir kılıcı ve gerçek bir zırhı tutmak son derece güzel duygulara boğmuştu onu. Kendini yenilmez hissediyordu.

Darius öne atıldı ve kuvvetli kılıç darbesini zırhıyla engellerken bir imparatorluk askerinin zırhının arasından kılıcını geçirmeyi başarıp onu omzundan bıçakladı. Asker hırıltılar çıkararak dizlerinin üstüne çöktü.

Dönüp zırhını sallayarak yandan gelen bir darbeyi engelledi ve ardından tekrar dönüp zırhını bir gibi silah kullanıp bir başka saldırganın yüzüne çarparak onu düşürdü. Sonra bir diğer asker ellerini kafasının üstüne kaldırıp Darius'un boynuna darbesini indirmeden hemen önce etrafında kılıcıyla dönerek düşmanı karnından yardı ve öldürdü.

Kulaklarında keskin çelik sesleri yankılanırken Raj ve Desmond yanına gelip öne atılarak diğer askerlere karşı hamle üstüne hamlelerle dövüşe devam ettiler. Darius tüm o tahta kılıçlarla yaptıkları antremanları hatırladı ve şimdi gerçek savaşın ortasında ne kadar büyük savaşçılar olduklarını anladı. Kendini öne atarken bu eğitimlerin onu ne kadar geliştirdiğini fark etti. Bunlar olmadan bu yetiyi edinebilir miydi emin değildi. Kendi başına, sadece iki eliyle kazanmaya, her ne olursa olsun  içinde bir yerlerde onu çağıran ve ne anladığı ne de anlamak istediği sihire doğru çekilmemeye son derece kararlıydı.

Darius, Desmond ve Raj maiyetten geriye kalanları yere serince savaş alanın ortasında bir başlarına durduklarında uzaktan yüzlerce İmparatorluk askeri nihayet hızla onlara doğru geliyordu. Kendilerini toplayarak savaş çığlıkları atıp üzerlerine doğru saldırıya geçtiler.

Darius orada durup önüne bakarken hızla nefes alıp veriyor; elindeki kılıçla artık kaçacak hiç bir yeri olmadığını fark ediyordu. Askerlerin oluşturduğu mükemmel tabur harekete geçerken ölümün onu karşılamaya geldiğini fark etti. Tıpkı Desmond ve Raj gibi ayaklarını yere sıkı bastı, alnındaki terleri sirdi ve onları karşıladı. Hiç kimse için geri çekilmeyecekti.

Bir başka savaş çığlığı duyuldu, bu sefer geriden geldi ses. Darius geriye baktı ve mutlulukla karışık şaşkınlıkla gördü ki tüm köy halkı öne atılıp, saldırıya geçmişti. Bir çok dava arkadaşının öne atıldığını, ölen İmparatorluk askerlerinden kılıç ve kalkanlarını alarak saflara katılmak için koşturduklarını gördü. Köy halkının çelik malzemeleri ve silahları alarak savaş alanını bir dalga gibi kapladıklarını ve kısa süre sonra onlarcasının gerçek silahlarla kuşanmış olduğunu gururla fark etti. Çelik malzeme ve silah alamayan Darius'un onlarca genç arkadaşı  böyle bir savaşta yer almayı umarak  ellerinde ucunu sivrileştirdikleri kısa ve tahta mızrakları, yanlarında ise tahta yay ve okları idareten kullanıyorlardı.

Hepsi bir anda aynı hareketle saldırdı, her biri   İmparatorluk ordusuyla yüzleşmesinde Darius'a katılırken hayatları pahasına savaşıyordu.

Uzakta kocaman bir bayrak sallandı ve bir trompet sesi duyuldu, İmparatorluk ordusu harekete geçmişti. İyi disiplinli, omuz omuza hareket ederek etten duvar oluşturan ve köy topluluğuna doğru mükemmel şekilde saf tutarak yürüyen yüzlerce İmparatorluk askeri  tek vücut öne doğru gelirken çıkan mahmuzların sesleri havayı dolduruyordu.

Darius, arkasında korkusuzca duran adamlarını harekete geçirdi ve imparatorluk saflarına yaklaştıklarında bağırdı:

"MIZRAKLAR!"

Halkı kısa mızrakları Darius'un kafası üstünden savurarak havada uçmalarını ve alan boyunca hedefleri vurmalarını sağladı. Yeterince sivri olmayan tahta mızrakların çoğu zırha çarptı ve zarar vermeden sekti.  Fakat bunlar, zırhlardaki deliklerden bazılarına isabet edip askerlerin etlerine saplandılar ve böylece bir  avuç İmparatorluk askeri uzakta çığlık atarak yere düştü.

"OKLAR!" diye bağırdı Darius, öne doğru ilerlemeye devam ederken kılıcı yukarıda tutuyor, arayı kapıyordu.

Çok sayıda köylü durdu, hedef aldı ve özellikle de hiç silahı olmayan köylülerden kesinlikle bir saldırı beklemeyen İmparatorluk askerlerini şaşırtan şekilde, havada yay çizerek açıklık alana inen onlarca sivrilmiş tahta oku yaylım ateşiyle fırlattılar. Çoğunluğu hiç zarar vermeden zırhlardan sekti fakat yeterli sayıda ok hedeflerini bulup askerleri boğazlarından ve eklemlerinden vurarak birçoğunu daha yere düşürdü.

"TAŞLAR!" diye bağırdı Darius.

Çok sayıda köylü öne gelip sapanlarını kullanarak taşları fırlattılar.

Küçük taşlardan oluşan bir baraj göklerden süzülürken zırhlara çarptığında çıkardıkları sesler havayı doldurdu. Bir kaç askere gelen taşlar onları düşürdüyse de kalan çoğu durup kalkanlarını veya ellerini kaldırarak saldırıyı durdular.

Bu hamleler İmparatorluk'u yavaşlattı ve saflarında belirsizliğe yol açtı ancak onları durdurmaya yetmedi. İlerlemeye devam ederken, üstlerine yağan oklar, mızraklar ve taşlara rağmen sıralarını hiç bozmuyorlardı. Yaptıkları şey zırhlarını kaldırmaktan ibaretti, eğilmeye bile tenezzül etmeden parlak çelik kargılarını havaya kaldırarak yürüyor; uzun, çelik kılıçları bellerinde sallanırken sabah ışığında çınlıyorlardı.Darius ilerleyişlerini izlerken yaklaşanların profesyonel bir ordu olduğunu ve bunun mutlak ölüm anlamına geldiğini biliyordu.

Birden bir gürültü duyuldu. Darius baktı ve ön saflardan onlara doğru dörtnala gelen, her birinde  uzun baltalı kargılarını tutan bir subayın sürdüğü üç kocaman zertayı gördü. Zertalar yüzlerinde öfkeyle onlara gelirken tozu dumana katıyorlardı.

Ona doğru gelen bu hayvanları görünce Darius kendini hazırladı; üstündeki asker sırıtarak baltasını kaldırdı ve aniden ona doğru fırlattı. Darius bu hızı hiç beklemiyordu, son anda bu hamleden kaçındı ve canını zar zor kurtardı.

Fakat arkasında, çocukluğundan beri tanıdığı bir çocuk o kadar şanslı değildi. Balta göğsüne inip onu deldiğinde duyduğu acıyla çığlık attı. Ağzından kanlar boşanırken sırt üstü düştü ve bakışlarını göğe dikti.

Öfkelenen Darius döndü ve zertayla karşılaştı. Zamanlamasını mükemmel şekilde ayarlayamazsa bunun sonucunun ölüm olacağını bilerek bir süre bekledi.

Darius son saniyede yoldan yuvarlanarak çekildi ve bu sırada zertanın altından kendini çekip kılıcını savurarak zertanın bacaklarını yardı.

Zerta çığlık atıp yüzüstü yere düşerken sürücüsü üstünden uçup köylülerin olduğu grubun ortasına düştü.

Kalabalıktan çıkan bir köylü öne atıldı ve kocaman bir kayayı kafasının üstünde tuttu. Darius döndü ve şaşırarak bunun Loti olduğunu gördü. Kayayı havada tutup askerin miğferine tüm gücüyle indirip onu öldürdü.

Darius dört nala zerta sesini duyunca döndü ve ona doğru koşturan bir başka zerta ile mızrağıyla birlikte hayvanın yanında asılı durup onu hedef alarak gelen askeri gördü. Karşılık vermeye vakti yoktu.

Yüksek bir hırıltı havayı delerken  Darius, Dray'in aniden ortaya çıkarak havaya atıldığını ve asker mızrağını fırlatırken adamın ayaklarını ısırdığını gördü. Asker ileri doğru hareket edince mızrağı doğruca yere, çamura indi. Sendeledi ve zertanın üstünde dengesini kaybedip yere düşünce üstüne çok sayıda köylü çullandı.

Дальше