Adamın bakışlarından kaçınarak arkasındaki heykele baktı. Gözlerine bakmak şu an için kaldıramayacağı bir şeydi.
Toya aynı anda hem sıcak hem de soğuk hissetti. Tek başına bu his rahatsız ediciydi. Tek düşünebildiği onun kendisinden nefret edeceğiydi ve başa çıkamayacağı yegane şey bu idi. Ayrıca onun kendi zamanında Shinbe ile yalnız kalacağı düşüncesi de hazmedilebilir gibi değildi. Özellikle de kardeşinin söylediği şeylerden sonra. Bu kızı tehdit etmekle aynı şeydi.
Kyoko, şimdi düşüncelerle kararan altın rengi gözlerinde değişen duyguları izledi. Ödünü koparmaya başlayan bir biçimde son derece sakindi. Yanından geçip heykele gider gibi birkaç adım attı, ama adam önünü kesip sinirini daha da bozdu.
Bak, eğer bir şey söylemeyeceksen kardeşin Shinbeye verdiğin zararı kontrol etmek için geri gidiyorum, diye bağırdı.
Toya buna dayanamazdı. Göz açıp kapayana kadar onu kollarının arasına almış, tüm içgüdüleri zamanın kalbinden geçmesine izin vermemesini güvenilmez koruyucuya gitmemesini söylüyordu.
Kyoko, bekle, sesi hala biarz sertti ve kollarında katılaştığını hissederek bunu yumuşatmayı denedi. Kyoko, neden kavga ettiğimizi bilmiyorsun. Neler söylediğini bilmiyorsun. Ona güvenemezsin. Ben ona güvenmiyorum. O değişti ve bu hiç holuma gitmiyor.
Kyoko, kendisini saran kolların sıkılaştığını hissetti ve ciddi olduğunu biliyordu. Toya ona hiç yalan söylememişti ama bu hiç mantıklı değildi. Gözlerini görmek için kollarında geriye yaslanmayı denedi. Ne demek istiyorsun? O her zamanki gibi.
Toya gırtlağından gelen bir sesle hafifçe homurdandı, hayır Kyoko, bunu senden sakladı. Onda bir şey var ve ne olduğunu bilmiyorum ama bunu hissedebiliyorum. Bir şey saklıyor. Toya sözlerini anlayıp, onu dövdüğü için bahane ürettiğini düşünmeyeceğini umdu.
Kyoko kaşlarını çattı. Shinbe ile ilgili bazı ufak tefek şeylere dikkat etmişti. Ama ona göre bu değişiklikler kötü değildi, fakat Toyanın çok iyi içgüdülere sahip olduğunu bildiğinden bunu tamamen reddetmeyecekti. Emin olmak için içini çekerek, bunu yalnızca öpücük yüzünden söylemiyorsun değil mi? diye sordu. Toyanın, dayalı olduğu göğsünün titrediğini hissetti.
Şu öpücük, Toya homurdandı ve eliyle çenesini kavrayarak yüzünü kendisine doğru kaldırmak için uzandı. Onu yiyip bitiren bir soru vardı. Kyoko, seni kurtardığımda beni öpmedin de onu neden öptün? Anlamıyorum. Bakışları bükülen dudaklarına indi ve reddedemeden önce dudaklarını onunkilere yapıştırıp ipeksi dudaklarını ilk defa hissetti.
Duygularına karşı yapılan bu ani saldırı karşısında soluğu kesilirken Toya tepkisini ölçmek için öpüşünü derinleştirdi. Kalp atışlarının hızlandığını duyabiliyor ve aynı zamanda vücut ısısının arttığını hissediyordu.
Kyoko her zaman istediği öpücüğü alıyordu ama zihninin gerisinde bunun yanlış bir nedenle olduğunu düşünmekten kendisini alıkoyamıyordu. Onu, Shinbe de öptüğü için mi öpüyordu? Hayır, bu doğru değildi. Havasız kalmak dışında başka nedenlerle de adamın göğsünü itti.
Bekle Toya, soluğu kesildi. Dur, düşünemiyorum.
Toya, onu bırakmadan kollarını gevşeterek, bu iyi bir şey Kyoko dedi. Öpücükle birlikte bir şey hissetmişti ve kızın da hissettiğini bilmesi kendisine iyi gelmişti. Belki de onu Shinbeye karşı kaybetmezdi. Shinbenin başına kaktığı tehdidi hatırladı.
Shinbeye tamamen güvenemezsin. Burada benimle kalıp şimdilik ailenin onunla ilgilenmesine izin vermeni tercih ederim, derken gözleri sessiz bir yalvarışla onunkileri buldu.
Kyoko kaşlarını çattı, hayır geri dönmeliyim. Ben size onun iyileşeceğini haber vermek için buraya gelmeden yalnızca birkaç dakika önce uyanmıştı. İçinden suçluluk duygusu geçti, ayrıca kavga etmeniz benim hatammış gibi hissediyorum, bu yüzden iyileşene kadar ona ben bakacağım, sonra onu geri getireceğim. Gözleri kısıldı, ve eğer tılsımın geri kalanını bulacaksak iyi geçinmemiz lazım.
Göğsünü bir parmağıyla itip nihayet bir adım gerileyerek kollarından çıktı. Bu artık kavga yok demek. Anlıyor musun? Neredeyse onu öldürüyordun. Gözleri, gerçeği görmek için onunkileri aradı.
Toya gergin bir şekilde, o zaman ben de seninle geleceğim, diyerek ellerini göğsünde kavuşturup uzun boyuyla dikildi. Shinbeden suçluluk kokusu geliyor ve sebebini bilmiyorum. Yeni uyandığı göz önünde bulundurulursa henüz onunla baş başa zaman geçirmediği için içten içe memnundu. Ona, seninle yalnız kalacak kadar güvenmiyorum.
Kyoko gözlerini kırpıştırdı, şu anda hiçbir şekilde Shinbeye yaklaşamazsın. Hala çok canı yanıyor ve buna neden olan sensin. Kabalaşmaya çalışmıyordu yalnızca onları şimdilik ayrı tutmak istiyordu. Seninle br anlaşma yapacağım. Eğer bana gruba geri döneceğine söz verirsen yarın geri gelip herkese güncel bilgileri aktaracağım.
Gözlerinde beliren inadı görüp bir an için yere baktı ve ağır bir şekilde fısıldadı, hala bir grubuz değil mi? Hala tılsımı Hyakuheiden önce bulmamız gerekiyor.
Toyanın gözleri tehlikeli bir şekilde parladı. Eğer bir şey yapar da orada olmazsam seni koruyamam ve, sesi birkaç ton yükseldi, senin koruyucun benim o değil!
Kyoko sözleri karşısında kafasını kaldırdı. Toya kalbinin görünmesine çok sık izin vermezdi ama kalkanının düştüğü anlarda bunu çok açıkça görebiliyordu.
Onu sakinleştirmeye çalışarak gülümsedi, bak, Shinbe herhangi bir şey yapmayı denemek için çok zayıf, bu yüzden endişelenme. Yarın döneceğim. Zamanın kalbine doğru birkaç adım attı ve kendisini durdurmak için kıpırdadığını gördü.
Toya! diye bağırarak elini kaldırdı ve Toyaya bir uysallaştırma büyüsü yaptı.
Kyoko sesini yumuşatarak, bak, Shinbeye güvenmediğini biliyorum, ama en azından bana güven. Yarın akşam geri döneceğim. Herşey iyi olacak göreceksin dedi. Bunu söyleyip heykelin eline dokundu ve ortadan kayboldu. Zamanın kalbi onu diğer tarafa geçirirken hala ettiği küfürleri duyabiliyordu.
Kyoko kendisini tapınakta bulduğunda düşünceli bir şekilde kaşlarını çattı. Kavgaları esnasında meyadana gelen hasar hala görünürdü. Etrafında dönerek, güvende olmanın üzülmekten iyi olduğuna karar vererek heykelin ellerine bir kilit mührü yerleştirdi.
Bölüm 7 "Sorular"
Kyoko hava karardığında evine dönünce Shinbeyi uyuyakalmış halde buldu. Toya ile karşılaşmasını ona anlatsa mı diye sessizce düşündü. Masasına oturarak yırtık giysisini dikmeye devam etti, ama Toyayı düşünmek parmaklarının yavaş çalışmasına neden oluyordu.
Onu öpmesi kendisini şaşırtmıştı. Daha önce onu öptüğüyle ilgili rüyalar görmüştü onu öpmesini istemişti. Öpücüğün tam olarak hayal ettiği gibi olduğunu kabul etmeliydi kafa karıştırıcı olmasına neden olan şey zamanlamasıydı. Belki Toya yalnızca kızın öfkesini dağıtmaya çalışıyordu. Daha önce hiç onu öpmeyi denememişken başka hangi nedenle bunu şimdi yapıyordu?
Dudaklarını kendi dudaklarının üstünde düşündü ve içgüdüsel olarak parmaklarını dudaklarına kaldırmasına hayret etti sonra başka bir öpücük aklını işgal etti. Dudaklarını dikkatli bir şekilde Shinbeninkilere değdirdiğinde bu elektrik çarpası gibiydi. Toya ortaya çıkmasaydı bu öpücüğü biraz daha tecrübe etmek hoşuna giderdi.
Dudaklarını kendi dudaklarının üstünde düşündü ve içgüdüsel olarak parmaklarını dudaklarına kaldırmasına hayret etti sonra başka bir öpücük aklını işgal etti. Dudaklarını dikkatli bir şekilde Shinbeninkilere değdirdiğinde bu elektrik çarpası gibiydi. Toya ortaya çıkmasaydı bu öpücüğü biraz daha tecrübe etmek hoşuna giderdi.
Kafasını sallayıp alt dudağını ısırdı. Bu fikir de nereden gelmişti? Shinbeye göz attı. Bunun olmasına neden olduğu için kendisini nasıl affedecekti? Onu izleyerek yavaşça yatağa doğru yöneldi ve kenarına oturup abanoz mavisi saçları gözlerinden çekmek için elini uzattı. En azından huzurlu bir şekilde uyuyordu.
Bakışları yüzünde dolaşıp dudaklarında kaldı. Rüyasında çok yumuşaktılar, Toya onları yakaladığı zaman onu öpmesine neden olan şey buydu. Gerçekte de rüyasındaki gibi yumuşak olup olmadıklarını öğrenmek istemişti öyleydiler.
Kyoko, düşerek omzuları ve hemen kollarının altındaki göğsünü açığa çıkaran battaniyeye baktı. Bir omuzu hala çürüktü ve farkında olmadan uzanıp bir parmağını üzerinde gezdirdi. Shinbe uykusunda inleyince sıçrayıp elini geri çekerek dudaklarına götürdü. Suçlu bir şekilde dönüp bakışlarını uzaklaştırdı.
Shinbe bir gözünü açtı ve dudaklarında bir gülüş şekillendi. Yatağın kenarında ağırlığını hissetmiş ve uyuyor numarası yapmıştı, ama kirpiklerinin arasından onu izleyerek incelerken yüzünden geçen duygulara şahit oluyordu. Bedeni ne kadar acırsa onun varlığıyla sertleşmesine o kadar engel olamıyordu bu onun için hep böyle olmuştu. Alt kısımlarında şüphesiz bir çadır şekli oluştuğundan daha aşağıya bakmamasını umdu.
Omzuna dokunduğunda adam isteksizce inledi. Uzaklaşır uzaklaşmaz nefes aldı. Dudakları nefesini yavaşça bırakarak aralanırken eli ona doğru kaydı. Bir şey söyleyemeden önce kız ayağa kalkınca hayal kırıklığıyla iç çekti.
Kyoko hızla dönüp onu kendisie bakarken buldu ve gerilen elini fark etti. Shinbe ne yapıyorsun? eline bakarken başını merakla hafif bir şekilde yana eğdi.
Shinbe, bir acı iniltisi çıkararak elini battaniyenin altına geri sokmayı denedi. Kyoko derhal yanına giderek acısını hafifletmek için elini koluna koyarken bunun hissettiği gibi bir acı olmadığını anlamadı.
Lütfen dikkatli ol Shinbe. İyileşmeni istiyorum, kendine daha da zarar vermeni değil, gözlerinde şefkatle ona baktı.
Sevecenliğinin her anını sevgiyle kabullenerek ona gülümsedi, yok bir şey Kyoko. İyiyim. Utanç verici düşüncelerim yüzünden bunu hak ediyorum, gülümsemeyi denerken kız kaşlarını çattı.
Bunu kabul mü ediyordu? Yatağa yanına otururken zihninde fırtınalar kopuyordu. Toyanın, heykelin olduğu alanda kendisine söylediği şey aklına geldi.
Shinbe, Toya ve senin ne hakkında kavga ettiğinizle ilgili gerçekten konuşmamız lazım. Bir şey sakladığını düşünüyor ve sana güvenmemem gerektiğini söylüyor. Bunu ona sorarken rahatsız hissetti ama yatağında uyuyan o idi bu yüzden en azından sormaya hakkı olduğunu düşündü. Sen bir şey mi saklıyorsun?
Shinbenin düşünceleri Kyokonun sarhoş bir halde zamanın kalbinden geldiği geceye kaydı. Kendisini nasıl bir çıkmaza sokmuştu. Toyanın onu öldürmesiyle kalmayacak Kyoko da buna izin verecekti.
Yanakları kızararak bakışlarını ondan uzaklaştırıp iç çekti, hayır, hiçbirşey saklamıyorum.
Kyoko onu incelemeye devam etti. Onunla göz temasından kaçınıyordu ve bir şey sakladığına ikna oldu. Arkadaşın olduğumu biliyorsun Shinbe. Bana her şeyi anlatabilirsin, gülümsedi ve elini hafifçe yanağına değdirerek titremesine sebep oldu. Üşüdüğünü düşünerek battaniyeyi omuzlarına çekti.
Elleri hala battaniyenin kenarında, hafifçe omuzlarına değerek kendisine doğru bakmaya devam eden kızı izledi.
Boğuk bir sesle adını söyledi, Kyoko.
Yüzüne göz atıp, ellerinin nerede olduğunu anlayınca yüzü kızardı. Yanaklarının yanmaya başladığını hissederek ona sırtını döndü. Boynuna bakarak rüyasıyla ilgili hayal görüyor ve eğilip onu öpme içgüdüsünü hissediyordu.
Shinbe, partiden sonra geri döndüğüm zamanı hatırlıyor musun? Ben zaman kapısından geldiğimde sen neredeydin? diye, bir aptal gibi görünmek istemeyerek çekingence sordu, ama şu rüya kendisini endişelendirecek biçimde etkilemeye başlamıştı.
Shinbe soru karşısında geri çekildi. Ne olduğunu hatırlıyordu ve yalnızca bir şey söylememiş miydi? Gözlerini dikip ona baktı, Kyoko, neden soruyorsun? Bir şey mi oldu?
Kyoko kızardı. Ayağa kalkarak pencereye yürüyüp dışarıya baktı, hayır, yalnızca döndüğüm zaman nerede olduğunu merak ettim. Etrafında dönüp glümseyerek aklındaki gizledi. Yalnızca heykelin oradan Senninin barakasına gitmeme yardım ettiğini hatırlar gibiyim, diye yalan söyledi. Oraya nasıl gittiğini hiç hatırlamıyordu.
Shinbe içini çekti, bu bilgiyi hazmetmesi gerekiyordu. Yani bir şey hatırlamıştı başka neler hatırlıyordu? Şimdi midesinin bulandığını hissediyordu. Eğer bunu hatırlıyorsa muhtemelen ne yaptığını da hatırlıyordu. Yoksa rüya olmadığından şüphelenmeye mi başlamıştı? Şimdilik dikkatli olması gerekiyordu.
Ayağa kalkarak neden olduğu karışıklığı düzeltmek istedi ama başındaki ağrı iyileşmek yerine giderek kötüleşiyordu ve şu anda kör edici bir hal almıştı. Üzerine gelen karanlığa karşı ne kadar mücadele ederse etsin kötüleşiyor gibiydi.
Kyoko tekrar ona doğru baktı. Gözleri kapalıydı ve nefes alışı düzenli görünüyordu. Sessizce, uykuya dalmış, diye fısıldayarak içini çekti. Şimdilik daha fazla soru yoktu, dinlenmesi gerekiyordu. Masasına dönüp oturarak dikişi bitirmek için kıyafetlerini aldı ama çok uzun süredir uyanık olduğu için gözleri yanıyordu. Hala kucağındaki kıyafetleri elleriyle kavramış halde başını masaya dayayıp uykuya daldı.
*****
Toya, Kyokoya lanet ederek heykelin önünde dikildi. Zamanın kalbini mühürlemişti ve o, bu büyüyü bozamıyordu. Ne halt yemeye bunu yapmıştı? Şu lanet olası zamparaya karşı korunması gerekiyordu. Bunu anlamıyor muydu?
Lanet olsun Kyoko! diye, sanki onu diğer taraftan duyabilirmiş gibi bağırdı. Toya birisinin varlığını hissedince gerginleşti ve kendisini hazırladı. Kyou mu? Ne halt istiyordu? Kardeşinin ortadan kaybolması için bekledi.
Kyou alanın uzak bir ucunda dikilmiş, giysileri rüzgarla dalga dalga kabarıyordu. Bir tutam gümüş saçı kulağının arkasına sıkıştırarak Toyaya yaklaştı. Rahibeye mi bağırıyorsun?
Kışkırtmaya karşılık Toyanın eli gerilip ikiz hançerlerinden biri kayarak ortaya çıktı. Evet, ne olmuş? büyük kardeşinin kendisine kabadıyılık edebileceği bir ruh halinde değildi.
Kyou, Toyaya bakarak yanından geçip heykele yöneldi. Kardeşimin kaderi hakkında endişelenme iznim yok mu? kuşkuyla heykele bakarken yüz ifadesi duygusuzdu. Toyanın üzerindeki kurumuş kanı hissetti ve Shinbeye ait olduğunu anladı. Kyokonun, koruyucularla karışmış kokusunu da hissediyordu.
Ne zamandan beri umursuyorsun? Toya, Kyouya doğru bir aıdm attı.
Kyou havayı koklayıp Toyaya bakarak gözlerini kıstı. Rahibeyi eşin yapma konusunda başarısız mı oldun? Gözleri gizli bir gülüşle parladı, kardeşimize deneme fırsatı verip senin olana sahip olmasına izin vermen ne kadar aptalca.