Ne sorun olduğunu öğrenmek istedi. Birisi mi öldürülmüştü? Her zaman sakin, serinkanlı ve arkadaş canlısı olan koruyucudan bu sesin çıkması için böyle bir şey olması gerekiyordu. Ona doğru ilerlerken bacaklarını sabit tutmaya çalışıyordu.
Shinbe, Kyoko bugüne kadar yaptığı en aptalca şeyi yaparken onu izleyip homurdandı. Dosdoğru ona gelip diz çökerek dokunmak için elini uzattı.
Shinbe, ne oldu? Birisine bir şey mi oldu?
Sesindeki korkuyu duyabiliyordu. Bir sorun olduğunu düşünmüştü. Bu sorudaki gerçeğe neredeyse gülecekti ama bunun iyi bir fikir olmadığına karar verdi. Sırrını bilmiyordu. Hala güvendeydi, hala kalbini ondan gizleyebilirdi.
Kyoko başka bir baş dönmesi dalgasına yakalanarak, onun yanına diz çökerken dengesini koruyamadı. Kazara öne doğru çok fazla eğilerek dosdoğru kucağına düştü. Bir sorun olduğunu hatırlayarak kıkırtısını bastırdı ve yoğunlaşmaya çalışarak gözlerini açtı. Her şey bir rüya gibi geliyordu.
Kyoko birden Shinbenin göğsünün çıplak olduğunu fark etti. Avuçlarının altındaki şekilli kasları gerginleşiyor, toparlanıyor ve uzuyordu. Daha önce gömleğini çıkardığını hiç görmemişti ve hayran kalmıştı. Onu bu şekilde düşünmemesi gerektiğini bilerek kızardı. O kendisinin koruyucusu ve arkadaşıydı.
Kyoko ayılmaya çalışarak kafasını salladı ama bu sorunlara gerçek anlamda yardımcı olmadı. Bakışlarını yavaşça onunkilere kaldırdı. Bir santimetre bile kıpırdamamış ve ona hala sorunun ne olduğunu söylememişti. Şimdi keşke söyleseydi diye düşündü çünkü yüzündeki bakış kendisini korkutmaya başlamıştı.
Shinbenin bedeni, kendisini ona dokunmaktan alıkoyarken titriyordu. Kendisinden daha güçlü bir güç onu itiyor, nefes almaktan daha fazla istediği şeye uzanıp dokunmasını talep ediyor gibiydi. İyi olabilirdi ama şu anda kucağında, gözlerini dikmiş ona bakıyordu. Gözlerinin acıyla dolu olması gerektiğini biliyordu ve kız neyin ters gittiğini öğrenmek istiyordu.
Kesinlikle bir sorunu vardı ve aniden kontrolünü kaybetmesine neden olmuş gibi görünen şeye engel olamıyordu.
Buna daha fazla katlanamayacağım, sesi duyduğu aşırı hislerin gücüyle pürüzlüydü. Bu sözlerle onu uyarmaya, ona uzaklaşmasını, zaman kapısının güvende olacağı diğer tarafına geçmesini söylemeye çalışıyordu. Sırrını kontrol altına alıp bir kez daha saklayana kadar geri gelmemesini. Bütün duyuları ters giden bir şeyler olduğuna dair çığlık atıyordu ama aklı bu yoğun açlıkla savaşamıyordu.
Kyoko, sözlerinde çok fazla acı olduğunu duyunca bu kendisini üzdü ve güçlükle soludu. Herkes onun aklı başında olduğunu, grubu bir arada tutan tutkal görevi üstlendiğini düşünüyordu. Kendisi bile ona bakıp yakınında olduğunu ve sakinliğini, ilgisini ve espri anlayışını hissedince bundan hoşlanıyordu. Ama şimdi, iş başka bir şekle dönmüştü. Rahatlatılmaya ihtiyacı olan oydu.
Hepsi, iblislere karşı savaşmak yüzünden olmalıydı Hyakuhei laneti. Tanrım, laneti onun için erken bir ölüm olacak olan boyutsal boşluk. Hyakuheinin, bir gün onu mahvedeceğini bilerek ona verdiği nihai güç. Unutmamıştı. Sadece bunu düşünmemek için gerçekten çok çaba harcıyordu ve Hyakuheiyi durdurmazlarsa neler olacağını biliyordu.
Kyoko işleri düzeltmek ve zihnini rahatlatmak için ona uzandı. Geçti Shinbe, buradayım. Eli yüzüne ikinci kez dokununca canlandı.
Mantığı durmuştu ve Shinbenin çelik gibi kontrolü kayboldu. Onu muzlarından tutup altına alana kadar çevirdi. Bedeninin üzerine eğildi, bugüne kadar istediği şeye Kyokoya sahip oluyordu. Tutarlı başka bir düşünce olmaksızın, zihnindeki diğer her şeyin önüne engel koyarak dudakları sahiplenici bir şekilde hızla onunkileri aradı. Bu duyguyu çok uzun zamandır kontrol altında tutuyordu.
Shinbe, durumun kontrolünü birkaç çıkış önce kaybetmiş olabileceğini kabul ediyordu. Aklının gerilerinde bir yerlerde kızın bir tür alkol tadı verdiği ve kokusunun da öyle olduğuna dair bir düşünce geziniyordu. Kendisini bir santimetre yukarıya kaldıracak kadar kontrol ederek doğru olup olmadığını söylemeye çalışarak ona doğru baktı. Yüzü, gözleri ve kızarmış yanaklarını inceleyerek kıskanç bir şekilde, onu kimin sarhoş ettiğini merak etti.
Kyoko bunun gerçek olmadığını biliyordu. Çok yakışıklı olan Shinbenin ametist gözlerine bakıyor olmasına imkan yoktu. Onu istermiş gibi gözlerini kendisine dikmiş olmasına imkan yoktu. Kyoko, muhtemelen heykele dayalı bir şekilde çimenlerde yattığına kendisini inandırdı. Bu rüyanın bir yerinde Hyakuheinin kendisine güldüğünü bile duymuştu.
Kız heykelinden aşağı kayıp uykuya daldığına yemin edebilirdi. Şu anda muhtemelen kendinden geçmiş bir rüya görüyordu ve sarhoş aklı Toya yerine Shinbe ile beraber olduğunu düşünüyordu.
Kyoko sersemlemiş hissederek hafifçe başını salladı ve çılgın rüyalar diye, Shinbenin tutkuyla yanan gözlerine bakıp iç çekerek söylendi. Dudakları hala rüyasındaki öpücükle karıncalanmış haldeydi.
Shinbe dudaklarını tekrar onunkilere indirdi. Yeterince duymuştu. Kyoko rüya gördüğünü düşünüyordu. Shinbe yalnızca haklı olduğunu umut ediyordu. Ama her iki durumda da kendisine engel olamıyordu. Bunu denese bile duramamıştı ve kızın dudaklarını yaladı. hafifçe sızlanarak dudaklarını araladı ses sadece, eğer bu mümkünse daha fazla sertleşmesini sağladı.
Koruyucu kanı yüzeye çıkarken kendisini durdurmayı deneyerek tere boğuldu. Öpüşünü derinleştirip öpücüğün sıcaklığıyla nefes alıp vererek onu ele geçirirken yavaşlamak istedi. Ezeliymiş gibi görünen bir süredir onu böyle öpmek istiyordu.
Kendisini kızın üzerinde tutup dudaklarını öperken kollarındaki kaslar esnedi. Elleri kızın kıyafetlerinden kurtulmakla meşgulken sabırsızdı. Yalnızca kısa bir süre sonra tamamen çıplak halde altında yatıyordu. Giysilerini çıkarırken kendisine karşı koymamıştı. Neden koyacaktı ki? Bu bir rüyaydı değil mi?
Shinbenin nefesi, tam da birkaç dakika önce rüyasında olduğu gibi görünürken ona doğru bakarak yavaşladı. O rahibesiydi sırrı aşkı. İpeksi teninin verdiği his hoşuna giderek bedenini onunkinin üzerine kaydırdı, bu acısını ve ona, onunla sevişmeye olan ihtiyacını keskinleştirdi.
Bu bir rüya olmalı, diye kendisini ikna etmeye çalıştı.
Tenini yalayıp öpmek için başını boynuna gömerek nazikçe ve zorla tadına baktı. Bedeninin alt kısmına doğru ilerlerken ona kendisini ne kadar sevdiğini gösterdi. Bu, her yerini görüp tattığı tek sefer olacaktı. Kız bedenini yay gibi gerip ağzına uzattığı göğsünü yalayıp bedenini canlandırırken içinden keskin bir sıcaklık geçti.
Öpücükleri gerilmiş beline kayar ve o altında kıvranırken Shinbenin dilekleri gerçekleşiyordu. Kız daha da yakınlaşmaya çalışarak onu kendisine çekerken kasları hareketleniyordu. Shinbe, kendisini saran kokusuyla, cennete yaklaşabileceği kadar yaklaşmıştı. Her bir santimetresinde süründü.
Bacaklarının arasına yerleşip, sıcaklığı zonklayan erkekliğinin başını ısıttığında ürperdi. Bu bir rüya bile olsa kendisini içine girerken görmesini istedi. Bedeni sertleşip onunkinin etrafında sıkılaştı.
Gözlerini aç, diye fısıldadı. Sesi, kasıtlı bir baştan çıkarıcılıkla büyüleyiciydi ve hayranlık verici zümrüt yeşili gözlerini açtığında kendisini hızla onun sıcaklığına gömüp kızı ilk seferinin vereceği acıdan kurtarmak için ileriye itti. Bekaretinin kendisine yol açtığını hissederken gırtlağından ızdırap dolu bir çığlık yükseldi.
Bacaklarının arasına yerleşip, sıcaklığı zonklayan erkekliğinin başını ısıttığında ürperdi. Bu bir rüya bile olsa kendisini içine girerken görmesini istedi. Bedeni sertleşip onunkinin etrafında sıkılaştı.
Gözlerini aç, diye fısıldadı. Sesi, kasıtlı bir baştan çıkarıcılıkla büyüleyiciydi ve hayranlık verici zümrüt yeşili gözlerini açtığında kendisini hızla onun sıcaklığına gömüp kızı ilk seferinin vereceği acıdan kurtarmak için ileriye itti. Bekaretinin kendisine yol açtığını hissederken gırtlağından ızdırap dolu bir çığlık yükseldi.
İpeksi sıcaklığındaki sıkılık onu kavrayarak daha da derine çekti. Kendini kontrole etmede bu kadar dirençli olmasaydı ruhu bedeninden taşardı. Dudaklarının sessizce aralanarak başını oradan oraya çevirmesini izlerken güçlükle nefes alıp hala kendisini tutma çabasıyla dişlerini gıcırdattı. Çığlık atmadan önce çabucak kızın dudaklarına yapıştı.
Sakinleştiğini hissettiğinde öpüşünü yavaşlattı. İlk başta yavaş ama sert bir şekilde derinlerine girerken kızın kendi tutkusunun alevlenmesiyle kalçalarını onunkilere doğru kaldırmasıyla ödüllendirildi. Dönüşeceklerini bildiği değerli hatırlarmış gibi onları tadarak, coşkulu inlemelerini içine çekti. Kızın kendisini sarmasına teslim olarak kendisini kısıtlamayı bıraktı. Hiçbir şeye engel olmadan her şeyini vererek onunla sevişmek istiyordu.
Parmaklarını onunkilere geçirerek ellerini başının üzerine kaldırdı ve yumuşak battaniyede tuttu. Shinbe kendisini kızın üzerine kaldırdı, böylelikle ikisini de hızla sınıra getiren bir ritme geçtiğinde kızın yüzündeki tutku dolu ifadeleri görebilecekti. Üzerindeki kasılmaları duraksatıp tekrar içine girmeden için aceleyle çekilmeden önce derin ve hızlı okşayışlar, sert ve yavaş girişlere döndü.
Bedeni kasılmalarla gerilirken birçok defa doruğa ulaştığını hissetmişti. Kız kendisini daha fazla sıkarken bunları hissetmişti. Kendi boşalmasını tutarken tüm bedeni ay ışığında kesik kesik parladı. Bu onu öldürüyordu, nihayet daha fazla dayanamayarak ve kızın da tekrar doruğa çıktığını bilerek ikisini de sarsan bir şekilde buna ayak uydurdu.
İkisini de sınıra getirerek son kez girebildiği kadar derine girdi ve başını arkaya atarak orada kaldı. Çıkardığı ses ne bir insana ne de bir ölümsüze aitti. Tohumları kızın derin, sıcak ve düzenli kalp atışlarına sahip bedenine vururken bu acı ve zevk, ikisi için de beş köşeli bir yıldızdı.
Dünya tekrar sessizleştiği zaman Shinbe eğilip, öpüşmekten şişmiş dudaklarında tutkulu bir gülüşün parladığı, gözlerini yavaşça kapatan Kyokoya baktı.
Shinbe, az önce yaptığı şey yüzünden şimdiden kalbi kırılmış bir halde dudaklarını onunkilere eğerek gerçeği fısıldadı, seni seviyorum.
*****
Aradan zaman geçip gecenin ilerleyen saatlerine ulaştıklarında Shinbe uyanıp Kyokoyu giyinmiş bir halde ama parıldayan çimlerin üzerindeki battaniyede yanında yatarken buldu.
Onu uyandırmak ve henüz günahlarıyla yüzleşmek istemediğinden, uyuyan rahibeyi yanındaki paketiyle beraber, grubun kalanının hala uyuduğu barakanın duvarlarının içine doğru sessizce taşıdı.
Onu duvarla Suki arasındaki her zamanki noktasına yerleştirip hayatında hiç olmadığı kadar mutlu ve korkmuş bir şekilde yavaşça karşısındaki duvara kayarak dizlerini çenesine doğru çekti. Ama eğer önümüzdeki birkaç saat içinde ölürse mutlu ölecekti.
Shinbe, Kyokonun bunu hatırlamasının mı yoksa hatırlamamasının mı daha kötü olacağını merak ederek gözlerini kapattı. Sevmek için bir kalbe ihtiyaç olduğu ve kendisinin kalbi olmadığından başka birisini sevmeyeceğini biliyordu. Onu zaten vermişti. Gözleri onu gördüğü ilk günden beri kalbini Kyoko taşıyordu.
Eğer sabah Toyanın hançerleriyle ölmezse, gizlice onu sevip bunu fark etmemesini umarak tam olarak bulunduğu yerde kalmaya devam edeceğini biliyordu.
Bölüm 2 "Sabah Korkuları"
Shinbe, Toyanın bağırdığını duyunca güne sıçrayıp uyanarak başladı. Toyanın ikiz hançerlerinde şiş kebap yapılma fikriyle bedenindeki tüm kasların korkuyla gerildiğini hissetti. Hastalıklı bir merakla neler olup bittiğini görmek için ametist gözlerini yavaşça açtı.
Kyoko, elini yukarı savurup bir uysallaştırma büyüsü yaparak kapa çeneni! diye bağırdı, ardından acı beynini vururken aniden panikle başını kavradı.
Toya yerden ona doğru öfkeyle bakarken bu ne içindi? diye homurdandı.
Off, diyerek tekrar büzülürken ağzı o şeklini aldı. Şişt, diye mesajı alacağını umarak ekledi.
Shinbe, Kyokonun büyük ihtimalle akşamdan kalma olduğu ve Toyanın çok fazla ses çıkararak bu konuda yardımcı olmadığını bilerek iç çekti. Uysallaştırma büyüsünün yalnızca Toya üzerinde işe yaramasını tuhaf bulsa da onu felç edebilmesine memnundu. Bazen, Toyaya büyü yapabildiği için kendisini onu kıskanırken buluyordu. Ayrıca Toyanın onu evinin olduğu dünyada izleyerek zamanın içinde ileri geri gidebilen tek kişi olması da buna hiç yardımcı olmuyordu. Shinbeye göre bu, o ikisini daha da yakınlaştırıyordu.
Ne kadar sarhoş olduğunu göz önünde bulundurarak geçen geceyi hatırlayıp hatırlayamadığını merak etti. Shinbe, Toya, büyü kullandığı için Kyokoyla kırıcı bir şekilde konuşurken midesinin kasıldığını hissederek gözlerini kapattı. Şimdiye kadar her şey normal görünüyordu. Her şey, açık şekilde hatırlamaya çalışarak olanları düşündü. Gecenin kendisine bile rüyaymış gibi gelmesini tuhaf buldu.
Onu barakaya getirmeden hemen öncesini hatırladı, fark edilebilir olması ihtimaline karşı, sevişmelerine dair herhangi bir kokuyu örtmek için üzerlerinde kalkan büyüsü kullanmıştı. Eğer ne olduğunu hatırlıyorsa saklanmanın işe yaramayacağını bilerek gözlerini tekrar açtı. Sonra Toyayı, Kyokonun üzerine eğilmiş, onu koklarken görünce Shinbenin nefesi kesildi.
Toya burnunu kırıştırarak, Kyoko, üzerinde alkol kokusu mu alıyorum? diye sordu. Kederli ama suçlu iç çekişini duyup önünde oturdu. Hala elleriyle yüzünü kapatıyordu. Ne oluyor be, Kyoko? Sarhoş mu oldun? Toya sesinin yükselmesine engel olamadı ve kız ellerini yüzünden indirip ona öfkeli ölümcül bir bakış atınca çenesini kapattı.
Kyokonun gözleri kısıldı, Toya üzgünüm. Ama hemen gözümün önünden çekilmezsen ikimizin de pişman olacağı bir şey yapacağım. Tekrar uysallaştırma büyüsü yapacakmış gibi elini havaya kaldırarak Toyanın çabucak geri çekilmesine ve rahatsız bir şekilde homurdanmasına neden oldu.
Kyoko Toyaya haddini bildirirken, Shinbe sırıtışına engel olamadı. Bunu hızlı bir öksürüğün arkasına sakladı. Bu ikisi bazen çok eğlendirici olabiliyordu. Başka bir öksürük dikkatini çekti. Toyaya bakmak için eğilirken Kamuinin de gülmesini saklamakta güçlük çektiğini gördü.
Toya, ellerini gevşek kol ağızlarına koyup başını yana çevirirken lanet olsun, bazen gerçekten korkutucu olabiliyor, diye düşündü. İyi, bana sonra söylersin! deyip, bunu biraz fazla yüksek sesle söylediğini bilerek altın rengi gözleriyle köşeden onu dikizledi. Eğer onu tekrar uysallaştırmayı deneyecekse ortalıkta dolaşmak istemeyip zıplayarak kalkarak kapıdan çıktı. Bu aptal büyünün uzun sürmemesi iyi bir şeydi, yoksa canı yanardı.