Suki omzunu silkti ve barakaya girdiler. Shinbe dirseğine dayanmış bir şekilde, sırtı onlara dönük olarak şiltede uzanıyordu. Onu izlediler, ama ikisi de bozuk moraliyle ilgili bir şey söylemedi. Sennin akşam yemeğini hazırlarken Suki yemek için ateşi yaktı ve Shinbe içini çekerken ikisi de ona baktı.
*****
Toya, güneş gökyüzünde batmaya başlayana kadar bütün gün barakadan uzak durdu. Sennin ve Sukinin usulca konuştuğunu duyunca sessizce yaklaştı. Gelişmiş koruyucu işitme yetisiyle fısıldadıkları her kelimeyi duymuştu.
Suki endişeyle hala battaniyesinin üzerinde yatıp uyur gibi sesler çıkaran Shinbeye bakarak, sence hasta mı Sennin? diye sordu.
Yaşlı adam yemek kaselerini temizlerken, evet, tek bir lokma bile yemedi, diye cevap verdi.
Umarım hastalık belirtileri göstermez. Kyokonun yardımı olmadan kayıp tılsımı aramada ona gerçekten ihtiyacımız olacak, diyen Suki omuzlarını silkerek uyku tulumunu açtı.
Evet, uyandığında ona bitki çayı yapacağım. Sennin, insan hastalıklarına karşı çok güçlü bir bağışıklıkları olduğu için koruyucunun hasta olduğunu düşünmüyordu. Aslında hasta olanını hiç görmemişti. Bu çok daha derin bir şey olmalıydı.
Kayıp tılsımı düşünürken yaşlı kahverengi gözleri keskinleşti. Koruyucu Kalp Kristali parçalandığından beri küçük tılsım parçaları heryerde ve genellikle yanlış ellerde ortaya çıkmaya başlamıştı. Tılsıma sahip olan herhangi zayıf bir iblis çok güçlü ve tehlikeli bir hale geliyordu. Hyakuheinin şeytani ordusu her geçen gün büyüyormuş gibi görünüyordu. Son zamanlarda kötülüğün yaklaştığını hissediyordu.
Toya adının geçtiğini duyunca içeri girip girmeme arasında kalarak barakanın dışında dikiliyordu.
Suki esnemesini bastırmaya çalışarak, Toyayı, Kyokonun gitmesine neden olacak kadar üzen şey ne acaba? dedi.
Sennin başını eğerek onayladı, şimdiye kadar dersini almış olduğunu düşünürdün. Ona da koruyuculara olduğu kadar ihtiyacımız var.
Suki hayali bir pisliği eliyle silkerek şiltesine oturdu, eh, onu öfkelendirmesi uzun sürmedi. Bahse girerim alkol kokmasıyla ilgili bir şey söylemiştir. Kamuiden bastırılmış bir kahkaha gelince dönüp öfkeyle ona baktı. Kyokonun kendisine verdiği bir tarağı alıp fırlatarak onu kafasından vurdu, uyuduğunu sanıyordum!
Sennin ikisine gülerek kapıya doğru yürüdü, iyi geceler Suki Kamui.
Toya barakanın dışında dikiliyordu. Kyokonun alkol koktuğunu unutmuştu. Bu yüzden, Shinbenin başını Suki ile belaya sokmak güzel olsa da onlara aslında ne olduğunu söylemesi gerekmiyordu. Sırıttı. Çok öfkelenirdi, onu gelecek yüzyıla kadar döverdi. Toya ağaca sıçrayıp, kardeşinin ona el kaldırmayacağını bilerek, Sukinin Shinbeyi tokatladığı düşüncesi karşısında bir kahkaha patlattı.
Bölüm 5 "Tehlikeli Kıskançlık"
Kyoko sefil durumdaydı. Tek düşünebildiği Shinbe ile Toya ve o aptal öpücüktü. Yumuşak örtülerin altında tamamen uyanık bir şekilde uzanarak ikisi tarafından da öpülmek istemesinin nasıl mümkün olabildiğini düşündü. Birisi, karşılaştığı her kadınla flört eden zampara koruyucu Shinbe idi. Onu öptüğünü düşünmek hala baygınlık geçirmesine neden olsa da muhtemelen elleriyle sayamayacağı kadar çok kadına sahip olmuştu.
Diğeri ise, ona küçük şeyler için bağıran ve her hareketinde ona her zaman patronluk taslamaya çalışan Toya idi. Yine de bazen çok tatlı olabiliyordu. Başını tekrar yastığa gömüp içini çekti. Uykuya dalmadan önce sadece Toyayı düşünmesi tuhaftı, ama bir süredir bu düşünceleri Shinbeye dönmüştü. Shinbe Uykuya dalarak rüyasında tekrar onu gördü.
*****
Shinbe, başka bir rüya görerek gece yarısı tere batmış bir şekilde uyandı. Ayağa kalkarken inledi. Neden onu düşünüp durmak zorundaydı? Kız sınırlarını zorluyordu. Suki ve Kamuinin hala uykuda olduğuna emin olmak için etrafına bakındı. Odanın içinde bir hayalet gibi kayarak barakdan çıktı ve gökyüzüne bakarak derin bir nefes aldı. O zaman Toyanın, barakanın hemen önündeki ağacın alçak dallarından kendisine baktığını gördü.
Ne? Shinbe şu anda yeni bir karşılaşma istemiyordu ama Toyanın öfkeli biçimde kendisine bakma şekli sinir bozucuydu.
Toya havayı koklayıp Shinbenin uyarılmış olduğunu hissederek homurdandı, ne yapıyorsun koruyucu?
Shinbe kafasını eğip, bir ölümsüz için bu imkansız olsa da başı ağrıyormuş gibi parmaklarını şakaklarına koydu. Seni ilgilendirmeyen bir geceyarısı gezintisine çıkacağım.
Toya tekrar homurdanıp Senninin barakası üzerinde tünediği yerden aşağı atladı. Avını takip edercesine Shinbenin etrafında döndü. Eminim ki öyle yapacaksın, diyerek daire çizmeye devam etti.
Shinbe, yüzünde sıkılmış bir ifadeyle ona yan yan baktı ama zihinsel olarak Toyanın vurmasına hazırdı. Ne ima ettiğini bilmiyorum Toya. Ama eğer senin için de sorun değilse elimi tutmana ihtiyacım yok.
Toya tehditkar dönüşünü bırakıp rüzgar oluşturacak kadar hızlı bir şekilde dosdoğru Shinbenin önünde durdu. Kyokodan uzak dur, beni duydun mu? Bir an için bile ona dokunduğunu düşünürsem Bakışlarını diğer koruyucuya doğru kısarken bir elini hızla aşağı indirip ikiz hançerlerinden birini avucundan aşağı kaydırdı, kardeşim olsan da olmasan da seni öldürmek için ikinci kez düşünmeyeceğim.
Shinbe, Toyanın sertliğine tahammül edemiyordu, evet, anladım. Şimdi izin ver.
Toya kenara çekilip Shinbenin geçmesine izin verdi. Kendi kendine, bu koruyucuya güvenmiyorum, diye düşündü.
Shinbe ormanın içlerine doğru yürüdü. Nereye gittiği umrunda değildi. Yalnızca Toyanın bilmiş gözlerinden uzaklaşabildiği kadar uzaklaşmak istedi. Evet, ne yaptığını öğrendiğinde Toyanın kendisini öldüreceğini biliyordu, ama en azından mutlu bir adam olarak ölecekti. Yıldızlarla dolu gökyüzüne bakarak içini çekti, ah Kyoko. Neden gitmen gerekiyordu? Lanet olası Toya. Silahını önünde savurup homurdandı. Lanet olsun sana.
Shinbe heykelin civarına gitmeye niyeti olmadan yürümeye devam etti ama kendisini burada buldu. Orada olmaması gerektiğini bilerek alanın kenarında dikildi. Toya muhtemelen arkasından geliyordu. Öfkeli kardeşine dair bir iz görmek için canı sıkkın bir şekilde etrafına baktı. Onu hiçbir yerde hissedemeyince heykele doğru yöneldi
Heykelin önünde dikilip hayal kurarak geçmişteki Kyokonun görüntüsüne baktı ve arkasından gelen ayak seslerini hiç duymadı.
Toya arkadan yavaş bir tonla, burada ne halt ediyorsun koruyucu? diye sordu. Shinbeyi öyle korkuttu ki dengesini kaybetti ve eğer Toya kolunu kavramasa heykelin kollarına düşüyordu.
Toyanın elini silkerken, Toya, gerçekten de insanlara bu şekilde sinsice yaklaşmayı bırakman lazım, diye homurtuyla söylendi.
Sana Kyokodan uzak durmanı söyledim. Kafanda neler dönüyor bilmiyorum ama içine biraz mantık sokmam gerekirse bunu yapacağım, kardeşinin Kyokoya karşı bir takım duygular beslediği düşüncesi karşısında Toyanın gözleri öfkeyle delice parladı. Bu hayatta, kendisi bu konuda bir şeyler yapabiliyorken bu olmayacaktı.
Shinbe Toyanın tehditlerinden bıkmıştı. Kenara çekildi. Ne oluyor be! silahını, geriye zıplayan Toyaya doğru savurdu. Kyoko ile bir milyon tane fırsatın oldu ama hepsine gözlerini kapatmayı seçtin. Şimdi ona kiminle olabileceğini mi söylemek istiyorsun? Kimi öpebileceğini? güldü ama sesi öfkeli çıkmıştı. Bu olmayacak, Toya. Sen kaybettin. Shinbe başını sallayıp yaklaşan öfkeye karşı silahını sabitledi. Toyanın neler yapabileceğini biliyordu ama vazgeçmekten bıkmıştı.
Toya şok olmuş bir şekilde Shinbeye baktı. Hareket edemiyordu. İkiz hançerleri kullanamayacağını biliyordu eğer kullanırsa kardeşini öldürürdü. Gözleri kardeşine doğru kısılırken erimiş gümüş görüntüsü aldı, ne dedin sen? Bana Kyokoyu istediğini mi söylüyorsun? diye hırlayan Toya ekledi, zampara bir koruyucudan başka bir şey değilsin. Kyoko seni asla kabul etmezdi! Shinbeye doğru hamle yaptı.
Shinbe, Toyanın hamlesini savuşturarak olduğu yerde dikilmeye devam etti, tek yaptığın onu kontrol etmeye çalışıp duygularına hiç önem vermiyormuş gibi davranmaya devam etmek olduğunda seni hala isteyeceğini mi sanıyorsun? Toyanın başka bir saldırısını daha savuşturdu ve güldü. Yavaşla sesi karardı, yoksa bam teline mi dokundum?
Toya durup gözlerini Shinbeye dikti. Neden ikiz hançerlerini çıkarmadığını bilmiyordu. Ama çaresizce Shinbenin kanını akıtmak istiyordu. Bunu yapmak için bıçaklara ihtiyacı yoktu. Benim ne yaptığımla ilgili konuşmaya hakkın yok, Toya başını eğerken ses tonu ölümcüldü, kakülleri şimdiden gözbebeklerine yayılan gümüş renge doğru ilerleyen kırmızı tonu gölgeliyordu.
Shinbe Toyaya doğru bir kaşını kaldırdı. Aha, demek bam teline dokundum. Ne kadar ilginç. Gümüş koruyucunun da duyguları varmış rahibesine karşı bir şeyler hissediyor. Ama Kyokoya kimi öpeceğini söyleme hakkın yok. En nihayetinde, kendisinin de söylediği gibi, erkek arkadaşı yok. Bu yüzden, bunu adil bir karşılaşma olarak görüyorum. Shinbe omzunu silkip döndü ve heykele bir bakış attı.
Toya, Shinbeye doğru hamle yapmak için bu andan faydalandı, lanet olsun sana bana arkanı dönme! Shinbeye sertçe vurup yuvarlarken silahı alanda süzüldü.
Shinbe hızla ayağa kalkıp döndü ve Toya ile yüzyüze geldi. Ametist gözleri tehlikeli bir biçimde parlarken uzun, gece yarısı mavisi rengindeki saçları rüzgarla uçuştu. Öfkeli bir şekilde karşı karşıya geldiklerinde iki koruyucu da bir an için sessiz kaldı. Etraflarındaki çimenler ve heykel, düşmanın bıraktığı, fark edilmeyen bir aurayla parladı.
Silahsız ve dezavantajlı bir konumda olan Shinbe elini önüne çekerek avucuyla koruyucu güçlerini çağırdı. Etraflarındaki kayalar, çok uzun zamandır bulundukları yerden ayrılmaya başladı. Toya tekrar ona doğru hücuma geçtiğinde büyüsünü tamamlayacak zamanı olmadığınıbiliyordu. Yoldan çekilmeye çalıştı ama kız heykeline yandan çarparken bacaklarının büküldüğünü hissetti.
Toya ona çarpıp boğazını kavrarken ağır kayalar tekrar yere düştü. Shinbe, Toyanın gömleğini tutarken ikisi de sıcak, mavi bir sisin sıcaklığına yuvarlandı.
Shinbe, beklediği gibi pat diye düşmek yerine yumuşak mavi bir ışık tarafından sarıldığını hissetti. İlk düşüncesi, düşmelerinden hemen önce Toya kendisini boğduğu için, ölüyor olması gerektiğiydi. Yavaşlatılmış çekimden çıkarken gizemli sis kayboldu ve sertçe yere indiler. Toyanın elleri hala boynundaydı.
Shinbe, duyuları hızla geri gelirken ellerini Toyanın kollarına uzattı ve koruyucunun ellerini kendisinden uzaklaştırmayı başardı.
Toya sırtüstü düştü ve Shinbe onu itip uzaklaştırdı. O anda nerede olduklarını anladı. Bu da? Toya karanlığa doru bakarak başının üstündeki çatıyı gördü. Kyokonun zamanına mı kaymışlardı? Shinbe, Kyokonun lanet olası zamanında mıydı? Toya ahşap zeminden kalkarken hayır! diye hırıldadı ve öfkeyle Shinbeye baktı. Kendisi dışında hiçbir koruyucu zamanın kalbinden geçememişti. Buraya gelmesine izin verilen tek koruyucu kendisiydi. Toyanın kanı kıskançlıkla yandı.
Toya, şimdi seni gerçekten öldüreceğim! diyerek Shinbeye tekrar saldırdı ve başının kenarına bir darbe aldı.
Shinbe göründüğü kadar zayıf değildi. Başını sallayıp ayağını kaldırdı ve hızla inerek Toyaya yandan vurup onu yuvarladı.
Toya, yan tarafı tapınağın duvarına çarparken homurdandı.
Shinbe nefesini kontrol etmeye çalışıp hızlı hızlı soluyarak ahşap duvara yaslandı. Ceketi yer yer yırtılmıştı ve Toyanın vuruşu yüzünden kafası zonkluyordu. Sahip olduğu tek yüzü ifadesi olan deli gibi öfkeli haline bürünmekte zorluk çekmeyen Toyaya bir bakış attı.
Toya çömeldi ve bağırdı, buraya gelmene izin verilmedi! Shinbeye doğru tekrar atıldı ama Shinbe son anda çekilince güm diye duvara çarptı.
Toya daha güçlü olabilirdi, ama Shinbe daha hızlıydı. Bunu savuştururken bir tanrıya bile zarar verebilecek olan bir yaşam gücü patlaması ateşledi.
Toya sırtüstü çakıldı ama öfkesi bir şey hissetmesine izin vermiyordu. Cıva rengi gözlerle Shinbeye bakarken dudağındaki kanı sildi. Sakinleşmesi gerekiyordu ama bunu düşündüğü anda bile öfke bu düşüncesini bastırıyordu. İstediği şey Shinbeye gerçekten kötü bir şekilde zarar vermekti. Shinbenin avuçlarını bacaklarına koyarak duvara yaslanıp nefes almaya çalışmasını izledi ve onu ceketinden yakalayıp tapınağın kapısından dışarı fırlatmak için bunu fırsat olarak kullandı.
Koruyucular ölmezdi en azından teori buydu bu bir yalandı. Hyakuhei babalarını öldürmüştü ve hiç kimse ölümsüz değildi. Shinbe yuvarlanarak durmadan önce çakıllarda kaydı ve gözlerindeki kan ile toprağı sildi.
*****
Kyoko, kendisini neyin korkutup uyandırdığını merak ederek yatağında uzanıyordu. Gümbürtüler ve boğuk homurtular duyduğunda büyükbabanın televizyon seyrettiğini varsaydı. Tama odasına daldığında neredeyse korkudan ödü kopacaktı.
Kyoko! Tama pencereyi işaret etti. Bir birisi avluda kavga ediyor, Kyoko bakmak için pencereye koşarken zar zor kekeledi. Bahçenin kenarında duran aydınlatma direğini belli ki yıktıkları için tam anlamıyla bir şey göremiyordu.
Tama gözlerini avluya dikmiş bir şekilde yanında dikilirken evin daha yakınında, verandadan kırmızı-siyah bir ışık ortaya çıktı.
Parmağıyla işaret etti, bunlar, bunlar
Kyoko, panik kendisini sararken Toya! diye bağırdı. Ne ile savaşıyordu bir iblis kendisinin dünyasında? Aniden havaya kaldırılıp küçükken tırmandığı devasa ağacın arkasına fırlatılmasını izledi. Sorun şuydu ki eğer bir hayaletle savaşmıyorsa, onu fırlatan herhangi bir şey görmemişti.
Tama, git büyükbabayı uyandır. Toyaya yardım etmem lazım. Çabucak manevi yayını kavradı ve Tama şok olmuş bir halde orada dikilirken kapıdan çıktı.
Yayında şimdiden manevi bir ok hazırlamış olarak, çıplak ayaklarla avluya koştu. Oku bırakmadan önce hedefini görmeye çalışarak, bir yerine iki koruyucu olduğunu anlayıp şok oldu. Bu yarı yolda donup kalmasına neden oldu.
Tapınağın dış duvarına doğru düşüşünü izlerken Shinbe, diye fısıldadı. Kalbinde büyük bir göçük bırakmasını saymazsak, darbeyi onunla tam olarak aynı şiddette hissedebiliyormuş gibiydi. Yandan gelen hareketi fark etti ve zümrüt yeşili gözlerini oraya doğru çevirdi. Bu Toya idi ve Shinbeye tekrar saldırmak üzereydi.