Kyoko nasıl cevap vereceğini bilemeyerek kaşlarını çattı. Aslında belki de sadece öyle yapmak istemişti, ama bunu ona söyleyemezdi.
İçini çekti, düşünmedim, yani gerçekten nedenini bilmiyorum. Gözlerini indirdi. Gerçek de buydu zaten.
Toya, cevabıyla kalbine korku dolduğunu hissetti. Başını geriye atıp kızın bakışlarını kendisine çekerek dosdoğru ona baktı. Kyoko, beni hiçbir zaman böyle öpmeye çalışmadın, diye düşünmeden homurdandı.
Kyokonun gözleri, kendisini bu vaziyete soktuğu için gözleri alevlenerek bağırmasına karşılık verdi, Hiç bunu yapmamı istiyormuşsun gibi davranmadın! Ayrıca bir erkek arkadaşım yok, yani istediğim kişiyi öpmekte özgürüm, değil mi? Elini ondan kurtarıp cevabı karşısında homurdanmasını duymazdan gelerek neden bir anda bu kadar önemsediğini merak ederek yanından geçip gitti.
Kyoko öfkeyle yere bakarak barakaya doğru gitti. Toya onu çileden çıkarmıştı. Öpüşmeleri yüzünden ne cesaretle kendisine veya Shinbeye kızıyordu. Zaten ona neydi? Kendisini umursamıyordu. O hiç kimseyi sevmiyordu ki neden kimi öptüğüyle ilgileniyordu? Kapıyı iterek açıp derin düşüncelerle çantasını aşağı savurdu.
Toya arkasından ayaklarını vurarak içeri girdi. Odayı geçip karşısındaki duvara yaslanarak oturarak Shinbeyi bir daha öptüğünü görmezsem iyi olur! diye homurdandı.
Kyoko söylediği veya daha ziyade emrettiği şeyi tam olarak anlayarak öfkeyle ona baktı. Bu ne cüret zümrüt yeşili gözlerinden kıvılcımlar çıkmaya başladı.
Kimi ve ne zaman istersem öpeceğim, diyerek öfkeyle ayağa kalktı ve uyku tulumunu rulo yaparak çantasını alıp kapıya yöneldi.
Toya ayağa fırlayıp üzüntülü bir bakışla onu takip etti. Lanet olsun, nereye gittiğini sanıyorsun? Onu gitmesine neden olacak kadar çok kızdırmamıştı. Shinbenin ona dokunarak çok fazla şey elde ettiği gerçeği hoşuna gitmemişti.
Kyoko eli kapının pervazında, sırtı ona dönük halde durdu, Toya, yavaşça dönerek elini ona doğru kaldırdı ve öfkeli bir gülüşle, ne kadar nefret ettiğini bildiği uysallaştırma büyüsünü yaptı. Kapa çeneni!
Toya bir dizi lanet sıralayarak yere çarptı. Kyoko ayaklarını vurarak kapıdan çıktı Shinbeyi geçerek eve gitme niyetiyle kız heykeline doğru yürüdü.
Shinbe sırtı barakaya dönük, yüzünde hafif bir sırıtışla dikildi. Kyokonun söylediği şeyi duymuştu ve Toyanın yere çarptığını da duyunca sırıtışı iyice genişledi. Kyoko dışarı çıktığında orada dikildiğini görmemişti, bu yüzden ormana doğru yürürken onu takip etti.
Bölüm 4 "Gitme"
Kyoko, zamanın kalbinin olduğu bahçeye gelince yavaşça kız heykelinin önündeki çimlere oturup heykelin yüzüne baktı. Kendi görünüşünü yansıttığını bildiği yüze odaklandı. Bu görüntü, heykelin anısına yapıldığı, kendisinin soyundan geldiği kişiye aitti. Eğer aynı dönemde yaşasaydılar ikiz olurlardı.
Kyoko neden burada, çimlerin üzerinde oturduğunu hatırlayarak bu düşünceyi kafasından uzaklaştırdı. Düşünceleri, kendisi dinlemek için orada bile değilmiş gibi kendi aralarında çatışmaya başlamıştı.
Toya tam bir pislik! Daha yeni dönmüştü ve onun tek yapabildiği bağırmaktı. Bazen ondan nefret ediyordu tamam, belki bu doğru değildi. Kyoko içini çekti, Kendime yalan söyleyemem. Toyayı seviyorum ve etrafta buna şahit olacak kimse yokken o da sık sık beni sevdiğini kanıtlıyor. Kyoko düşünceli bir şekilde gözlerini kıstı. Ama sonra gidip bunu mahvetmek zorunda.
Eve gidiyordu ve belki bir daha asla geri dönmezdi. Ellerini, kendisini eve götüreceğini bildiği şekilde heykelin üzerine koyma niyetiyle ayağa fırladı.
Ama o zaman Shinbeyi bir daha asla görmeyeceksin. Gözleri büyüdü ve zihninde bağırdı, Ona karşı bir şeyler hissediyorsun! Bu çok gülünç, diye kendi kendine itiraz etti, onu rüyamda gördüğüm için böyle duygular hissediyorum, bunun hiçbir anlamı yok. Geriye doğru heykelden uzaklaşıp elini tereddütle aşağı indirdi ve serin bir taşa yaslanarak tekrar oturdu.
Ama ya o da sana karşı bir şeyler hissediyorsa? Eğer öpücük daha ileri gitseydi o da seni öper miydi? Tekrar öpen kimdi? Ama o oyuncu biri herhangi bir kadını öperdi. Ve Toyaya karşı seni savundu. Yalnızca tehdit edildiğini hissettiği için, ayrıca Shinbe zaten böyle biri. Derinden gelen bir ses onu karmaşık düşüncelerinden çıkardı.
Kyoko, Shinbe boğuk bir sesle ona seslendi. Kyoko birden başını kaldırdı ve düşündüklerini duyduğunu hissederek kızardı.
Eee, selam, yüzünde olduğunu bildiği kızarıklığı görmediği umuduyla bakışlarını ondan uzaklaştırdı.
Eve mi gidiyorsun? konuşurken birkaç yavaş adım attı, Toyanın davranışından sonra gerçekten de seni suçlayamam. Shinbe, kalkmasına yardım etmek için elini ona uzatarak önünde diz çöktü. Uzatılan eli tutup ayağa kalktı ve eteğindeki tozu silkeledi.
Ben yalnızca onun etrafta olmasına bazen dayanamıyorum, Shinbe ben başına açtığım bütün belalar için gerçekten üzgünüm, heykele doğru bir adım attı.
Shinbe Kyokonun gitmesini istemiyordu, ama bunu bir kez aklına koyduğunda onu durdurmanın yolu olmadığını biliyordu. Toya gitmemesini söylediğinde bundan ne kadar nefret ettiğinin farkındaydı ve kendisine de aynı nedenle kızmasını istemiyordu. Ama aslında o da Toya gibi hissediyordu gitmesini istemiyordu.
Gerçek duygularını içinde tutarak onu neşelendirmeye çalıştı. Sorun değil Kyoko. Ne zaman istersen başıma bela açabilirsin, yavaşça ona uzanıyormuş gibi yaparay sırıttı.
Kyoko her santimetrede kendisine yaklaşan eli kaçırmadı. Kıkırdayıp adama güldü. Sonrasında ise gitmişti.
Gülüşü bocalamaya dönerken, Shinbe gözlerini heykele dikerek orada durdu. Ona gitmemesini söylemek istemişti. Onu okşamak gibi bir niyeti yoktu eh, belki biraz. Bu hareketi, gitme konusunda rahat hissetmesi ve aralarında hiçbir şeyin değişmediğini bilmesi için yapmıştı. Kızın üzgün olduğunu söyleyebilirdi ve tek istediği gülümsediğini veya üzüntü ile öfke dışında başka duygular da gösterdiğini görmekti. Kendisine güldüğünde planı düşündüğünden daha fazla işe yaramıştı.
Shinbenin tekinsiz ametist rengi gözleri heykelden uzaklaştı. Zaman kapısının onu kendisinden uzaklaştırabilme yeteneğinden nefret ediyordu ve kızı kendi dünyasında da izleyebilmeyi diledi yalnızca bir kez. Gözleri çekici bir biçimde karardı, sonra Toyanın onu kendi dünyasında takip edebildiği düşüncesinin kıskançlığıyla kısıldı. Neden zaman kapısı yalnızca gümüş koruyucuyu seçmişti? Bu hiç adil değildi. Toya onun tek koruyucusu değildi.
*****
Kyoko kendisini heykelin diğer tarafında bulduğunda, tapınak evinin mahremiyetinde uzanmış, başını sırt çantasına koymuş ve gözlerini kapatıyordu. Şu anda hiç kimseyle karşılaşmak istemiyordu.
Shinbenin onunla seviştiği düşüncesi tekrar aklına gelmişti. Neden onunla ilgili böyle bir rüya görmek zorundaydı? Bu yalnızca Neler düşünüyorum? diye kendi kendine sordu. Bunu düşünmeyi kesmesi gerekiyordu.
Shinbenin onunla seviştiği düşüncesi tekrar aklına gelmişti. Neden onunla ilgili böyle bir rüya görmek zorundaydı? Bu yalnızca Neler düşünüyorum? diye kendi kendine sordu. Bunu düşünmeyi kesmesi gerekiyordu.
Hiç şüphesiz Shinbe ve Suki, bunu kabul etmeseler bile birbirlerinden hoşlanıyorlardı. Dahası, o her kadına asılıyordu. Shinbe böyleydi işe.
Kyoko yavaşça ayağa kalkıp heykeli koruyan tapınak evinden çıktı. Sadece odama gidip çalışacağım. Evet, sonra yarın okula gideceğim ve her şey iyi olacak. Hatta arkadaşlarımı çağırıp onlarla bir süre dışarıda takılabilirim. Kyoko yolda durdu ve sesli bir şekilde yeni kural, arkadaşlarınlayken meyve yemek yok, diye yüksek sesle düşünürken gözleri neredeyse şaşı bir hal aldı.
*****
Toya yavaşça heykele doğru yürürken hala kıskançlığıyla mücadele ediyordu. Kyokoyu takip edip bunu düzeltmek niyetindeydi. Kendisine karşı öfkeli olduğu düşüncesine katlanamıyordu.
Hisleri harekete geçerek ona yalnız olmadığını söyledi. Baktığında, eskiden orada bulunan unutulmuş bir kalenin kalıntılarından kalan, etraftaki bir kayaya yaslanmış Shinbeyi gördü. Silahı kucağında dururken elleri düzgünce yağmurluğunun içine sokulmuştu. Başını arkaya yaslayıp gözlerini uyur gibi kapatmıştı.
Toya, şimdi her zamankinden daha rahatsız olmuş bir biçimde uyan seni aptal serseri! diye bağırdı.
Shinbe uykulu bir şekilde bir gözünü açıp tekrar kapattı, ne istiyorsun Toya?
Toya hiddetlendi, ne mi istiyorum? Burada oturarak ne yaptığını bilmek istiyorum.
Shinbe gözlerini açıp bir kaşını kardeşine doğru kaldırdı, dinlenme iznim yok mu?
Toya bakışlarını ona doğru kıstı, ne zamandan beri dinlenmek için zamanın kalbine geliyorsun?
Shinbe, ne olur ne olmaz diye kendisini hazırlayarak yavaşça ayağa kalktı. Toyanın kendisinden kat kat güçlü olduğunu biliyordu. Ama aynı zamanda kendisinin, Toyanın sandığı kadar zayıf olmadığını da biliyordu. Yalnızca farklı güçlere sahiptiler.
Kyokoya hoşçakal demeye geldim. Eğer ona yaptığın muameleden sonra bir daha geri gelirse şanslı olacağız. Hem bezelye beyninin içinde neler oluyor? Shinbenin sakin sesi gizli bir tahrik belirtisi barındırıyordu.
Toya, Shinbenin söylediği şeyin doğru olduğunu bilerek hafifçe homurdandı. Belki, yalnızca belki aşırı tepki göstermişti, ama yine de öpüştüklerini görmüştü. Kyoko zampara koruyucuyu öpmüştü. Sahne Toyanın zihninde tekrar canlandı ve ruhu haykırdı, hayır, Kyokoyu öpen Shinbe idi, başka türlüsü olamaz.
Shinbeye sırtını dönüp, neler çeviriyorsun bilmiyorum koruyucu, ama eğer Kyokoya tekrar dokunursan seni öldüreceğim. Toya bunu söyledikten sonra, geride yalnızca rüzgarla beraber uçan gümüş bir tüy bırakarak havalandı.
Shinbe içini çekerken, uzaktan Kamuinin neşeli kahkahasını duyduğunda taşa yaslanarak tekrar oturdu. Biraz sonra Sennin, Kamui ve Suki ellerinde yaşlı adamın topladığı bitki ve sebze sepetleriyle alana geldiler.
Shinbe, onunla barakaya dönerken karşılaşmış olmalılar, diye düşündü.
Sennin, tapınağın yakınlarındayken kaldıkları barakanın sahibi olan yaşlı adamdı. Suki ile erkek kardeşini, karısı, onların anneleri, köye yapılan bir saldırıda iblisler tarafından öldürüldüğünde tek başına Sennin büyütmüştü. Suki, benzediği annesini hatırlayamayacak kadar küçüktü ama alemdeki en iyi iblis avcısı insan o olmuştu.
Köydekilere göre Sennin bir eczacıydı ama koruyucular gerçeği biliyordu. Büyü yapmada bir uzmandı ve kendi dünyasındaki insanların çoğundan daha fazlasını biliyordu. Shinbe yaşlı adamın yaklaşmasını izlerken buruk bir şekilde gülümsedi.
Sennin yaklaşırken, neden suratın bu kadar asık Shinbe? diye sordu. Gözlerini kısıp yaşlanan görme yetisiyle ona baktı. Ametist koruyucu son zamanlarda biraz tuhaf davranıyordu ve bu çok şey ifade ediyordu çünkü ona göre bütün koruyucular biraz tuhaftı.
Onlar yaklaşırken Shinbe, neredeyse Toya ile kavga etmeye başlayacakmış gibi değil de sanki onları bekliyormuş gibi ayağa kalktı.
Suki onun arkasındaki kız heykeline baktı, Kyoko şimdiden eve mi gitti?
Shinbe cevap vermeden önce boş boş ona baktı, evet, evet gitti.
Kamui sepette yiyecek bir şeyler aramayı bırakıp gülümsemesi yerini endişeye bırakırken dikkatle Shinbeye baktı. Neden gitti? Sonra kafasına yeni dank etmiş gibi gözlerini kıstı, Toya bu sefer ne yaptı?
Shinbe, onu sakinleştirmek için elini uzatıp Kamuinin omzuna koydu. Kyokonun evine dönmesinden Kamuinin de kendisi kadar nefret ettiğini biliyordu. Önemli değil Kamui. Yakında dönecek, dedi, en azından böyle olacağını umuyordu. İçinden homurdandı.
Suki sıkıntılı bir şekilde arkasına baktı. Kyoko gece gelip çok az kalmıştı. Sabahki birkaç dakika dışında onunla konuşma fırsatı bile bulamamıştı. Yani, onu uysallaştırması mı gerekti?
Shinbe kıza bakıp sırıttı, korkarım ki. Toya çok iyi bir ruh halinde değil.
Sennin gözlerini ona doğru kısıp sepetini kenara çekerken, öyle olmadığını düşünüyorum. Bu defa ne konuda anlaşamadıklarını biliyor musun? diyerek barakaya doğru yürümeye başladı. Suki, atıştıracak bir şeyler aramak için tekrar sepete dalan Kamui ile beraber arkasından gitti. Shinbe bu soruya nasıl cevap vereceğini düşünmeye çalışarak onları takip etti.
Shinbe omuzlarını silkerek kimsenin suçluluğunu hissetmeyeceğini umarak hiçbir fikri yokmuş gibi, Toyanın ona bağırmak için bir nedene ihtiyacı var mı? diye sordu.
Toya, Senninin barakasının yakınlarında bir ağaçta arkasına yaslanmış, yaklaşırlarken yaptıkları konuşmayı dinliyordu. Shinbenin yaptığı yorumu duyup onu bir külçe haline gelene kadar dövmek istedi. Ama tekrar düşününce en iyisi onlara ne gördüğünü söylememekti. Öpücük aklına gelince gözleri gümüş kıvılcımlarla parladı. Bunu, şimdilik içinde tutmaya karar vererek ağaca yaslanıp uyuyormuş gibi yaparak gözlerini kapattı.
Senin uyanık mısın Toya? diye seslendi.
Toya, yaşlı adamı görmezden gelmeye devam etti. Ona hiçbir şey borçlu değildi.
Sennin yine de düşüncesini söylemek isteyerek duraksadı, tabii ki bu sefer yaptın. Burada biraz daha kalmasını bekleyemedin değil mi?
Toya ileriye doğru eğilip Sennine öfkeyle baktı, kapa çeneni yaşlı adam. Neden bahsettiğini bile bilmiyorsun. Aşağı atlayarak ormana yöneldi.
Shinbe rahatlayarak iç çekti. Toyanın onlara masum öpücükten bahsetmesinden ve bir açıklama yapmak zorunda kalmaktan korkuyordu. Karın boşluğuna sert bir şeyin oturduğunu hissederek, masum olduğunu mu düşündüm? diye aklından geçirdi. Eğer o kadar masumsa neden dudakları onunkilere değdiğinde ne kadar yumuşak olduklarını düşünüp duruyordu? Bu düşünceyle inledi ve barakaya girdi.
Koruyucuların müttefiki olan ve daha iyi bir biçimde ateş perisi diye tanımlanabilecek Kaen, bir sırıtışla Kamuinin önünde belirdi. Sık sık Kamuinin antrenman yapmasına yardım ediyordu ve savaş esnasında ona karşı çok koruyucuydu. Kaenin insan şeklinden sıyırılıp bir ejderhaya dönüşmesi çok yardımcı oluyordu bu antrenmanın çok daha yoğun olmasını sağlıyordu. Onlar barakanın dışında antrenman yaparken Sennin ve Suki birbirlerine baktı.