Zamanın Kalbi - Amy Blankenship


Zamanın Kalbi

Koruyucu Kalp Kristali Serisi Kitabı 1

Amy Blankenship

Translated by betül öztürk

Telif Hakkı © 2010 Amy Blankenship

English Edition Published by Amy Blankenship

French Edition Published by TEKTIME

All rights reserved.


Zamanın Kalbi Efsanesi

Dünyalar değişebilir... ama gerçek efsaneler asla kaybolmaz. Karanlık ve aydınlık, zamanın başından beri sürekli savaşageldi. Dünyalar yaratıcılarının ayakları altında şekil aldı ve parçalandı, yine de süregelen iyi ve kötü ihtiyacı sorgulanmadı. Bununla beraber, bazen bu karışıma yeni bir unsur katıldı... iki tarafın da istediği ama yalnızca birinin sahip olabileceği tek şey. Doğası mantık dışı olsa da, iki tarafın da ulaşmak için mücadele ettiği değişmez tek şey, Koruyucu Kalp Kristali. Kristal taş, bilinen evreni yaratma ve yok etme gücüne sahip olup hala tek bir nefesle tüm acı ve anlaşmazlıkları sonlandırabilecek durumda. Bazıları kristalin kendisine ait bir aklı olduğunu söylüyor... bazıları arkasında tanrıların olduğunu.

Koruyucuları, her ortaya çıkışında, onu bencilce kullanacaklara karşı kristali savunmaya her zaman hazırdı. Bu korucuyuların kimlikleri değişmeden kaldı ve dünya ya da zaman farketmeksizin aynı acımasızlıkla sevdiler.

Bu kadim koruyucuların merkezinde bir kız bulunuyor ve sevgilerinin nesnesi de o. İçinde kristalin kendi gücünü tutuyor. Kristalin taşıyıcısı ve gücünün kaynağı bu. Çizgiler sıkça bulanıklaşıyor ve kristali korumak yavaş yavaş rahibeyi diğer koruyuculardan korumaya dönüşüyor.

Karanlığın kalbini içtiği şarap bu. Kristalin koruyucularını, saldırılara karşı zayıflatıp etki altında bırakma fırsatı. Karanlık hem kristalin gücünü hem de aynı zamanda bir erkeğin isteyebileceği gibi kızı istiyor.

Bu boyutlar ve gerçekliklerin içinde, Zamanın Kalbi diye bilinen gizli bir bahçe bulacaksınız. Orada genç bir rahibenin heykeli diz çöküyor. Gizli hazinesini saklı tutan ve iyi koruyan çok eski bir sihirle kuşatılmış. Kızın elleri, değerli birşeyin verilmesini bekler gibi ileriye uzanmış.

Efsaneye göre, Koruyucu Kalp Kristali diye bilinen güçlü bir taşın, kendisine geri verilmesini bekliyor.

Heykelin arkasındaki gerçek sırları ve nasıl var olduğunu yalnızca Koruyucular biliyor. Beş kardeş, zamanın kalbini atalarından ilk nefeslerini almadan önce, karanlık tarihi boyunca, Tadamichi ve ikiz kardeşi Hyakuhei koruyordu. İkizler, insanların dünyasının iblisler alemiyle bir araya gelmesini engelleyen mührü yüzyıllar boyunca korudu. Bu kutsal bir görevdi ve hem insanların hem de iblislerin hayatlarının, korunup birbirinden saklı tutulması gerekiyordu.

İnsanlardan oluşan küçük bir grup beklenmedik bir şekilde, hükümdarlıkları döneminde kutsal kristal yüzünden yanlışlıkla iblisler dünyasına geçti. Bir kargaşa esnasında kristalin güçleri, mühürde boyutları ayıran bir yarığa neden oldu. Grubun lideri ve Tadamichi mühürdeki yarığı kapatmak ve iki dünyayı birbirinden sonsuza dek uzakta kilitli tutmak için bir anlaşma yaparak hemen müttefik oldular.

Ama bu esnada Hem Hyakuhei hem Tadamichi insan liderinin kızına aşık oldu.

Hyakuhei’nin isteklerine karşın, yarık Tadamichi ve kızın babası tarafından onarıldı. Mührün gücü, tehlikeli aşk üçgenini sonsuza dek ayırarak on kat arttırıldı. Hyakuhei’nin kalbi parçalanmıştı. Kendi kanından olan kardeşi Tadamichi bile o ve rahibenin ebediyen ayrıldığından emin olarak ona ihanet etmişti.

Aşk bir kez kaybedildiğinde en şeytani şeylere dönüşebilir. Hyakuhei’nin kırık kalbi ikiz kardeşler arasında Tadamichi’nin hayatını sonlandıran ve ölümsüz ruhlarını ayıran bir savaşa neden olan kötücül bir öfke ve kıskançlığa dönüşmüştü. Bu ölümsüzlük şeritleri mührün muhafızlığını alacak ve onu kötüler alemindeki iblislere katılan Hyakuhei’den koruyacak beş yeni koruyucu yarattı.

Hyakuhei karanlığın içine hapsolarak zamanın kalbini korumaya dair bütün düşünceleri boşa çıkardı… bunun yerine enerjisini mührü tamamen ortadan kaldırmaya yöneltti. Dizlerini geçen uzun geceyarısı bukleleri ve en çekici kişilere ait bir yüz, meleksi görünüşünün altında saklı gerçek şeytanı maskeliyordu.

Aydınlık ve karanlık güçlerin arasındaki savaş başlarken kutsal heykelden, rahibenin tekrar doğduğuna ve kristalin diğer tarafta yeniden ortaya çıktığına işaret eden kör edici, mavi bir ışık yayıldı.

Koruyucular ona yönelip muhafızları olurken, iyi ve kötü arasındaki savaş gerçekten başlıyordu. Böylelikle de karanlığın, ışığın dünyasına hakim olduğu başka bir dünyaya giriş.

Bu, çok sayıdaki destansı maceralarından biri…

Bölüm 1 "Parçalanmış Hatıralar”

"Kyoko!!!!!!"

Toya'nın öfkeli çığlığı etraftaki ormanda duyulabiliyordu. Ümitsiz çığlığının sesi kaybolurken herşey ölümcül bir sessizliğe büründü, tüm gözler Hyakuhei’nin bir sonraki hamlesini izlemeye koyuldu.

Kimse bunu durduramazdı. Herhangi birinin tepki gösterebilmesi için her şey çok hızlı gerçekleşmişti. Gerçekleşen olay, beş koruyucunun hepsinin korkuyla felç geçirmesine sebep olmuştu. Hyakuhei’yle savaşmak için, koruyucu kalp kristalinin koruyucuları olarak bir araya geldiklerine inanamıyorlardı… yalnızca kazanması için. Yalnızca hepsinin sevdiği ve koruduğu kişiyi kaybetmek için.

Orada, savaş alanının ortasında dolanıp dururken… en kötü kabusları açığa çıkıyordu.


Hyakuhei, Kyoko’yu yakalamış, korku dolu yüzüne yukarıdan bakarak tutuyordu. Kızın bedeninin alt kısmı, planladığı gibi onunkiyle kaynaşmaya başlamıştı. Onu ve Koruyucu Kalp Kristalini yavaşça bedeninin içine almaya ve ruhunun içinde hükümsüz kılmaya çalışıyordu. İzleyen herkes, Kristal’deki bozulmayı yalnızca kötülükten doğan karanlıkla parlarken görebiliyordu.

Kyoko’nun elleri, bir iblise dönüşen bu koruyucu efendiden bütün gücüyle kurtulmaya çalışarak kendisini çılgınca ondan uzaklaştırıp iterken Hyakuhei’nin göğsüne dayalıydı, o ise yalnızca gülüyordu.

Hyakuhei, şimdi eti ve kanında dolaşan güçle sarhoştu ve kızın kaçmaya yönelik zayıf çabası onu çok eğlendirdi. Uzun, simsiyah saçları canlıymış gibi etraflarında dönüyordu. Geceyarısı buklelerinin ipeksi uçları, Kyoko’nun küçük vücudunu kendisininkine hapsetmek için, onu arkasından demir bir kayış gibi sardı.

Kyoko, bedeninin onunkiyle birleşmeye çekilmesine karşı koyarken savunmasız hissetti. Onun ruhu olan bu soğuk, karanlık boşluğa düşmek istemiyordu. Oradaki tüm iblisleri… onu beklediklerini hissedebiliyordu. Bedeninin içine girdikçe, kendi bedenin o kısmı soğuyordu. Bacakları, bir milyon iğne aynı anda derisini delerek, orada buz şekilleniyormuş gibi acıyordu.

Hızla bir şey yapmazsa tamamının kaybolacağını biliyordu. Son birkaç yılda onu koruyan beş kardeşi… orada dikilip izlerlerken görebiliyordu. Hepsi yardım etmek istiyordu, ama o kalkan olarak kullanıldığı sürece bir hamle yapmaya çok korkuyorlardı.

Kyoko, bu hain koruyucuya karşı kaybetmek istemiyordu. Onların öz amcalarıydı… Neden uzun zaman önce yeğenlerinin karşısına geçmişti? Kyoko’nun zümrüt yeşili gözleri korku dolu bir öfkeyle düşmanınınkilere dönüp kilitlendi. Bu gerçekleşiyor olamazdı… Yaşadığı bunca şeyden sonra olmazdı. Hepsi onun hatasıydı.

Gözleri Hyakuhei’nin karanlık sabit bakışları karşısında kısıldı. Kristal’i bu dünyaya o getirmişti ve eğer kendisiyle birlikte cehenneme götürmesi de gerekse onu bu dünyadan geri alacaktı.

Kyou, 15 metreden uzak değildi ve kör bir öfkeyle imha kılıcı ‘Hakaisha’yı hızlıca çekti. Amcasının… düşmanının, bugüne kadar ona saygı duymak için büyüdüğü tek insan kıza dokunması düşüncesi hoşuna gitmedi. Deli bir adamın kollarında, o kadar tehlikeli bir biçimde kırılgan görünüyordu ki, kavga artık kötülüğe karşı saflığın savaşı oluyordu.

Koruyucu aleminin efendisi… Kyou, beş kardeşin en büyüğü, bu süreçte Kyoko’yu incitmeden hiçbir şey yapamazdı. İçin için, Kristal’in gücünün kendisine zarar veremeyeceğini, çünkü bu savaştan önce bütün büyüleri engelleyecek bir büyü kullandığını biliyordu. Hyakuhei’nin, ona karşı Koruyucu Kalp Kristali’ni kullanmayı denemesi ihtimaline karşı hazırlanmıştı.

Ama bunu… beklememişti. Kyoko’nun incinmesini istemiyordu… bunu durduracak gücü olduğu sürece asla.

Hyakuhei tarafından gönderilen karanlık, şeytani hayaletler gizli bir kabustan çıkar gibi yerden süzülerek gelip onu hareketsiz tutmak için, ölümcül bedeninin etrafını sardığı zaman mücadele etmedi. Kyou, genç kardeşinin gümüşi gözlerinde yanan öfkeyi görerek Toya’ya bir bakış attı.

Hyakuhei, Toya’yı şeytani bir hayalet saldırısıyla sarmış, güvenli bir mesafede tutmaya çalışıyor, ama Toya hala onlara karşı intikam duygusuyla çabalıyordu. Kyou içinden, kardeşinin üzerindeki engellere minnet duydu… şüphesiz onlar olmasaydı, Toya sonuçları ne olursa olsun saldırırdı. Sadece Kyoko’nun tarafının içinde olduğu böyle bir tehlike Toya’nın kırılma noktasını geçmesine neden olmuştu.

Kyou, her kalp atışında kendi gücü ve diğer kardeşlerinin gücüyle beraber, Toya’nın koruyucu gücünün yoğunlaştığını hissediyordu.

30 metreden daha uzakta bulunmayan Kotaro’nun mavi gözleri inanmazlıkla açıldı. Kyoko’nun incindiğini görmek istemiyordu ama bunu önlemek için de birşey yapamazdı. Her iki kolu da savaşta kanla kaplanmıştı ve bacakları da daha iyi bir durumda değildi. Şu anda, acıya karşı savaşıp ayakta durmaya çalışırken saldıracak güce bile sahip değildi. Aklı hala her şeyden çok sevdiği kız için korku ile donmuştu.

Kotaro, buz mavisi gözleri karşılık verme ihtiyacıyla yanarken, keskin köpek dişlerini ortaya çıkararak kulak tırmalayan bir sesle “Onu incitmeye cüret etme yoksa seni cehenneme kadar kovalarım Hyakuhei” diye tısladı. Etrafında, kendi oluşturduğu güçlü esintilerden bir daire içinde bir enkaz yığını uçuşurken, çevresindeki tüm hava bir intikam hissiyle hayat buluyormuş gibiydi.

Kamui korkmuştu, ama Kyoko’yu Hyakuhei’nin kollarında mücadele ederken görmek, fikrini değiştirmesine sebep oldu. Öfkeli gözlerinde, birden çok rengi olan bir toz parıldadı. Kamui sonuçlarını düşünmeden, rahibeye olan aşkından doğan ve herkesin gördüğü akla gelmez bir cesaretle, açtığı pençeleriyle doğruca Hyakuhei’ye doğru koştu.

Hyakuhei'nin gölge iblisleri bedenini sert toprağa çarparak ve uçuşan bir enkaz göndererek onu geri püskürttü.

Savaşlarda her zaman en genç koruyucunun arkasını kollayan Kaen, kurtulmak için sıçrarken ayaklarından ateşler uçararak Kamui’yi sıkıca tutarak yakaladı. Kamui tehlikeden uzak, yerde güçsüzce yatarken Kaen kızgın gözlerini Hyakuhei’ye dikti ve en genç koruyucu ile tehlikenin arasında dikildi.

Suki dizlerinin üzerindeydi, babasını hala kollarında tutuyordu. Bedeni artık cansızdı ve Hyakuhei’ye olan nefreti, Sennin’i öldürdüğü için kızının içine dolmuştu. Bakışları, böyle yaşlı, bilge bir adamın başına gelen aynı soğuk akıbetten en iyi arkadaşını koruyabilmeyi dileyerek Kyoko’ya dikildi.

Shinbe, Hyakuhei’nin bedeni üzerindeki bakışlarını engelleyerek korumacı bir biçimde Suki’nin önünde dikildi. Kotaro’nun öfkesinin rüzgarı, Shinbe’nin geceyarısı mavisi saçlarını yüzünün etrafında uçuruyor… kurnaz ametist gözlerine tekinsiz bir ifade veriyordu. Kyoko için olan endişesi, kristal yapının gücünü hissederken derinleşti.

“Hayır….” Kelime ağzından, rüzgar aniden kendisini yere çarpmış gibi çıktı. Shinbe, eğer Hyakuhei koruyucu kalp kristalinin tüm gücünü elde ederse, iki dünyanın da ciddi bir tehlike içinde olacağını biliyordu. Hiçbir şey yapamayacağı gerçeğinin kalp kırıklığını hissettiğinde yanağından sıcak bir yaş aktı. “…Kyoko.”

Hyakuhei, etrafına, uzun süredir yolunda dikilen düşmanlara baktı… kendi kardeşinin çocukları. Kyoko’yu kalkan olarak tuttuğu için, şu anda ona saldırmaya korktuklarını biliyor ve her yönden yükselen öfkeyi hissedebiliyordu.

Дальше